DONANMA MECMUASI 19 / Eylûl.1911

DONANMA MECMUASI 19  –  Eylûl.1911   (eylül.1327)

Donanmaya muhtacız bu günkü halimiz bu ihtiyacın en büyük delilidir.

 YEMEN EL KERİM İŞBU 1327 SENESİNDE İKİNCİ DEFA OLARAK İNİKAD EDEN DONANMAYI OSMANİ MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ MECLİS UMUMİYESİ REİS EVVEL VE SANİLERİ

1 – REİS EVVEL KARASİ MEBUSU ABDÜLAZİZ MECİDİ EFENDİ.

2 – REİS SANİ DEFTER HAKANI MÜDÜR UMUMİSİ MAHMUD ESAD EFENDİ.

3 – REİS SANİ ÜSKÜDAR MUTASARRIFI ERKANI HARBİYE KAYMAKAMI FAİK BEY.

(AN TANSİR Ü ALLAH)

     Ser levhayı makale ittihaz ettiğim Habil metin ilahiden şu cümleyi celile ile geçen makalemdeki şerh ve izahına yeltendiğim bize müstevli olan ve müzmin halini alan <<lakaydilik>> marazi bizde devam ettikçe gerek aklen ve gerek tecrübeden matlup alayı tekâmüle ve sulet için bir adım bile atamayacağımız, yerimizde kaldıkça sükûnumuz rakiplerimizin faaliyetine nispetle tedenni demek olacağından daima mahva, daima inkıraza mahkûm addolunacağımız nasıl sabit ise bu merz müzmin sebebiyle istikbalimizi tehdit edip tedenni, inkırazın seraten de sabit olduğunu beyan etmek isterim.

     Dini mübin hakka salik olmak, cenabı hakkı tevhid ve tasdik etmek (biz rahatımızla oturalım, kendimizi meşakkate, zahmete vermeyelim.  Bütün elimize geçeni kendimiz yiyelim de biz kendisini tevhit ettiğimiz halkımızın nasret ve yardımına güvenelim) manasına olmadığını bu cümleyi celile ispat ediyor.  Buyuruluyor ki (eğer siz dini mübin İslamın serki ve tealisine lazım gelen esbabı tehiye ile Allahın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder). 

     Şu vaat celileyi rabbaniden anlaşılıyor ki:  Allah nasretini ancak faal ve gayyur olan müslimin üzerine bezl ve ihsan buyurur.  Yoksa tembel ve atıl olan ehli imana nasreti ilahiye mevcut değildir.  Hâlbuki bize müstevli <<lakaytlık>> bizi bu gibi düşüncelerden dahi mani edecek dereceye gelmiş ve diyebilmeğe:  bütün azayı faalimiz durmuş, kuvveyi mefkûremiz uyumuş, sultan el heves olan aklımız ise bütün manasıyla sevabı hatadan, nef ü zarardan, hakkı batıldan seçemeyecek bir hale gelmiş ki ne akıbetimizi nede istikbalimizi düşünememekle beraber gözümüzün önünde bir bela asmani şeklinde tecelli ederek elimizi kolumuzu bağlarcasına hayatımızı, namus milliyemizi, istikbalimizi tehdit eden bir düşmanın olanca tehdidine karşı lakayt kalıyor, haldeki istirahat anıya istikbaldeki hayat mubedeyi feda edecek kadar bütün vakaya göz yumup duruyoruz.  Sonra da cevabı şerife de istiğfarlar, salâtı münciyeler, sureyi fetihler ile cenabı haktan istimdat ile düşmanın inhizamını ve askerimizin

Sayfa: 1700

galebesini istiyoruz.  Filvaki cenabı hak kendi dergâh ulûhiyetinden istilan bir şeyde bahl etmez, her halde ihsan ederse de gökten lokma inzal buyurmak adet Allaha mugayir vukuu umur harikuladedendir.

     Cenabı haktan yalnız dua ve tazarru ile kati merakil insaniye, idameyi hayatı milliye, adayı galebe mümkün olsaydı Seyd el Beşir hazreti peygamber (saliallahi aleyh) efendimiz mescit saadetlerinden çıkmaksızın bütün iddiasını kati bir hezimete duçar eder idi de gazveyi Ahad da dest gaddar adaya mübarek dişlerini kırdırmaz, vakayı ahzabda düşmanın tecavüzünü mani için hendek kazar iken açlıktan karnı üzerine taş bağlamaz idi.  Bir dua, bir tazarru ile düşmanını def ve tenkil ederdi.  Dualarının ise ande celil ulûhiyette makbul olacağı bedihi iken dua ile değil ancak sayî ile çalışmak ile düşmana karşı durdular ki minnet seniyyeyi nebevileri ümitleri için destur al amil olsun.  Mehaza hazreti peygamberin kuvveyi maneviye ye lahuti müracaatları da yok değildir. 

     Şu halde biz cenabı hakkın vaat buyurduğu nusrete tevessül ile memuruz.  Fakat sair maneviyyenin kemiyet ve keyfiyeti dereceyi kifayeti bizce malum olamadığı için evvela vesaiti maddiyenin istihzarıyla memur, her halde tedarikine mecburuz.  Aksi halindeki:  Gerek canımızı gerek malımızı her şeyden tatlı bilerek rahat etmek ister isek dünya ve ahrette mesuliyetten kurtulamayacağımızı bilelim. 

     Bu gün karşısında bulunduğumuz vakanın ehemmiyetini biz dünden evvelce takdir etseydik ve iki seneden beri hükümetimizin bahriyemizin takviyesi hususundaki lakaytlığını görerek mütenebbih olup da donanmaya bir parça kuvvet daha ilavesi için edilen gayretlere karşı ayda istenilen kırk parayı dürûğ etmesinden de birkaç parça daha gemi almış olsaydık bu günkü başımıza dikilen düşman belki gölgemizden çekinecek, değil Trablus gibi bir vilayetimize taarruz belki daima o bizden korkacak, biz onu şaşırtacak idik.

     Heyhat!!!   Ki biz dünkü gün bu günü düşünemeden. . .  Düşünemediğimiz için bu gün bu felakete maruz olduk. .  Fakat <<bir felaket bin nasihatten yeğdir>> cümleyi hakemiyesine itibağ ile bu gün bari yarını düşünebilmek de istikbali de bari kendimize bir varlık ihzar edebilsek.  Ne çare ki heyhat. .

      Yine binlerce hamd ve senalar olsun içimizde saadeti atiyemizi, namus milliyemizi düşüne bilecek böyle mazlum günlerde kendi başının kaydına düşmeyerek vatanın, dinin, Trablusgarp da düşmanların müsliminin zir pay vahşetinde ezilen mağrurinin, düşmanın keyfi gelmek için süngülere geçirilen mazluminin, analarını ağlatmak için kanları akıtılan masuminin, çocuklarını yetim bırakmak için memeleri kesilen anaların imdadına yetişmek üzere malen, bedenen

Sayfa: 1701

fedakârlıkta bulunanlar çekti de bu suretle bir parça ispatı mevcudiyet edebildik.  Mehaza bu babda lakayt kalanlarımız hadsiz hesapsızdır.  Değil hayatımızı tehlikeye koyarak harbe gitmek hatta kesemizden kırk paramızı da çıkarıp vermeğe bile cesaretyab olamıyoruz.

     Hâlbuki diğer tarafta zevk ve sefa yolunda eğlenceler uğrunda ne kadar meblağı sarf ede geldiğimizi hiç de düşünemiyoruz.  Şöylece basit bir düşünce ile düşünürsek bu gün memleketimizin, vatanımızın bir kısmı mühimi gidiyorken, elden çıkarılmağa çalışılıyorken zevk sefa âlemlerinden eğlencelerin, tiyatroların zevk alanlarımız, ellerindekini oralara dökerek selameti vatan uğrunda kırk para istenildiği vakit, araya İnan, sui istimal olur diye vermeyenlerimiz, kendi vermediği gibi başkalarına da mani olanlarımız da eksik olmadığı işte (lakaytlık) illetinin bizde müzmin bir hale geldiğini tamamıyla işaret eder.  Hal bu ki bu gün düşünecek olur isek bu bab da ibrazı fedakârı ile birkaç hamiyetli zabitimizle tüm necip arbedir.  Biz bu fedakârlıkta bulunamayacağımız için hiç olmazsa düşmanın gözüne girilecek donanma tedariki için milletin selamet ve saadeti için istenilen kırk parayı bari vermekte tereddüt etmemekliğimiz lazım gelir.  Biz acaba bu yolda tekliflerde kendimizi yegâne bulundurmak kenardan köşeden bakmakla kendimizi bu meselenin mesuliyeti maneviyesinden kurtaracağımızı zan eder miyiz.  Hayır!  Bin kere hayır!!!

   Bu babda ki lakaytlığımızın dereceyi mesuliyetini takdir edebilmek için şu vakayı misal olarak irad etmeği münasip gördüm:

     Hazreti peygamber salliallah aleyh vesselam hicretin dokuzuncu senesi Rum Kayzerinin emriyle Şam’da ehli İslam aleyhinde bir ordu tertip edilmekte olduğunu haber almaları üzerine Roma devletinin bu tasavvurunu karnında koymak hiç olmazsa gözünü bari korkutmak için Şam tarafına gönderilmek üzere bir ordu cemini ferman buyurdular. 

     Mekke’ye ve sair kabileyi Araba memurlar gönderilerek her taraftan mücahidini İslam peyder pey gelerek Medine’yi münevvere de içtima ettiler.  O sene kaht ü galâ olduğu için igniyayı sahabe asakir İslamın fıkrasına çok ianatta bulundular.  Hatta Ebu Bekir el Sadıkin bütün malını verdiği, hazreti Osman’ın üç yüz deve yükü zahire ile bir lira verdiği mervidir.

     Gerçi eshab şimdiye kadar pek çok muharebelerde bulunmuşlar ise fakat kaht ü galânın dehşeti, yaz gününde Şam çöllerindeki sıcağın şiddeti, gidilecek düşman ise Roma İmparatorluğu olup askerinin kesreti işin ehemmiyetini gösteriyor ve bu suretle nase dehşet veriyordu.  Bir taraftan itikadı bütün olanlar kemali havahoşla harbe koşuyor.  Zat ve zahire yükletecek hayvan

Sayfa: 1702

bulamayanlar da muharebeye gidemeyeceğiz diye ağlıyorlardı.  Diğer taraftan ise münafıkin ehli İslâmi harpden soğutmaya çalışırlardı.  Bu sebeple birçok münafıklar ile mazur olanlar kaldı.  Bunlar ile beraber bilâ mazeret kalanlar da bulundu.  Ve kıta ki hazreti peygamber avdet buyurdular, bilâ mazeret harpten nükul edenleri hazreti peygamber nas ile ülfetten mani buyurdu.  Tam elli gün kadar kimse onlarla görüşüp konuşmadı, bu suretle dünya başlarına zindan olarak taip ve müstağfir oldular.  Şimdi şu bizim hali hazırdaki gailemiz ise o zamanki gaileden pek geri kalır bir şeyi olmamakla beraber onlardan istenilen Arabistan kum çöllerinde susuz vadilerinde, kaht ü gala mevsiminde kendilerinin yirmi misli fazla askere malik bir düşmana karşı gitmek teklif oluyordu.  Şimdi bize ise <<bütün ezvak nefsaniyenize sarf ettiğiniz paraların bir parçasını verin ki düşmana karşı mukabelede bulunalım>> deniliyor;  hâlbuki şu vakanın arasında şekil ve mahiyet ve ehemmiyet itibariyle hiç fark yok iken onlar öyle mahallin çöllerinde muharebe etmekten çekinir de cezadide olursa acaba bir ayda kırk paralık bir fedakârlıktan imtina edersek bizim ne kadar cezadide olmaklığımız lazım gelir.  Hakikat hali böyle olmak ve hemen umumumuz bunu takdir eder ve bu hakikati teslim ederiz.  Mehaza o lakaytlıktan bir türlü kendimizi alamıyoruz.  İşte bizim düşmanlarımıza cüret veren şu bizim hasletimizdir.

Beyazıt ressamlarından Ermenekli

M. Safvet

Sayfa: 1703

 BİRKEDE ASK ERİ KIŞLASI

 BİNGAZİ:  GÜMRÜK ÖNÜNDE EŞYA NAKLİ

 BİNGAZİ: BELEDİYE DAİRESİ ÖNÜNDE MEVLÜDÜ NEBEVİ ALAYI

 10.TEMMUZ İYD MİLLİYESİNDE BİRGAZİ:  KEŞİDE OLUNAN ZİYAFET

 BİNGAZİ:  HAN TABİR OLUNAN PAZAR MAHALLİ.

 BİRKEDE SEYİT DAVUD KARİYESİ

 KONGRE SALONUNUN DÂHİLİ

 MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ ÜRGÜP DONANMA ŞUBESİ HEYETİ

1- KAYMAKAM: SAYİT BEY 2 – REİS: MÜDDÜ UMUMİ MUAVİNİ ALİ RİZA BEY.  3 – AZA AKÇAOĞLU YUVAKİM EFENDİ.  4 – AZA:  KAZA BELEDİYE TABİBİ HAYRİ BEY.  5 – AZA: TELGRAF MÜDÜRÜ ALİ EFENDİ.

 MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ TOPHANE FİRUZAĞA ŞUBESİ HEYETİ:

1 – REİS ALAY EMİNLİĞİNDEN MÜTEKAİD ESAİL HAKKI BEY.  2 – AZA LİMAN DAİRESİ KÂTİBESİNDEN AHMET BEY.  3 – AZA: ÜÇÜNCÜ DAİRE BELEDİYE KETEBESİNDEN ZİYA BEY.  4 – AZA: GAZHANE EVRAK MEMURU NECİP EFENDİ.  5 – SANDIK EMİNİ: ATTAR ESNAFINDA N YAKUP EFENDİ.

 MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ HALEP ŞUBESİ AZASINDAN VE KONGRE MURAHHASI KUDSİ ZADE HAYDAR REŞİT BEY.

 MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ TUTAK ŞUBESİ REİS VEKİLİ ALAY KÂTİBİ MUSTAFA SABRİ BEY.

İNGİLTERE KRALININ TATAVUCUNDA İNGİLTEREDE VE RUSYA İMPARATORLUĞUNUN LİDYAYA AZİMETLERİNDE RUSYA SULARINA GİTMİŞ OLAN HAMİDİYE KRUVAZÖRÜ.

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.