DONANMA MECMUASI 61 28.Eylûl.1914
DONANMA MECMUASI 61
Numara 61 pazartesi eylül 15 – zilkade 8
Numara: 61- Pazartesi: 8.Zilkade.1332 – 15.Eylül.1330 – 28.Eylül.1914
CÜRET NELER YAPIYOR
Kariler yevmi gazetelerde bi-t-tab’ (tabiatıyle) sevinçle okumuşlardır. Londra’dan 22 Eylül tarihi ile gelen bir ajans reuters telgraf namesi bize şu satırları tebliğ ediyordu:
(Abukır, hug, crossy ismindeki üç İngiliz kruvazörü şimal denizinde Alman denizaltıları tarafından gark edilmiştir. Evvela Abukır kruvazörü gark edilmiş baade bu kruvazörün mürettebatını kurtarmak için muavenete şitab (acele) eden diğer iki kruvazör de aynı suretle birer denizaltı tarafından batırılmıştır. Gark olan bu üç geminin mürettebatından mühim bir miktarı diğer bir kruvazör ile torpido muhripleri marifetiyle tahlis edilmiştir.) sonradan alınan bir telgraf name ise bu mühim muvaffakiyetin bir tek tahtelbahir tarafından elde edildiğini tafsilatıyla bildirerek dostların hayret takdir karısını, düşmanların haf ve ihtirazırı artırmıştır.
Yine gazetelerin tarifatından anlaşılacağı veçhile bu gemiler büyük dretnotlar nevinden değilse de büyük bir donanmada oldukça dikkate, ehemmiyete layık kuvvetli, sefainden muadil idi. hususiyle yedi, sekiz sene evveline gelinceye kadar ehemmiyetleri daha fazla idi. Her zaman için ziyına – velev İngiltere gibi bir devleti bahriye olsun – teessüf eder.
Biz bu makalelerde gemileri değil, insanları düşüneceğiz. Cüretin neler yaptığını ibret gözüyle göreceğiz. Erbabına malum olduğu üzere, tahtelbahirler, bu gün en müthiş vesaidi tahribiyedendir. Büyük top, büyük darbeli, nazarıyesi erbabı nezdinde hala makbul olmakla beraber, denizin umk siyahında namerdi bir aleti tahrib şeklinde yüzen, göze görünmeyerek kaleler düyun
Biz, bu son harbi bahriden fena değil, ahlakı içtimaiye, secayayı milliye (milli ahlak) namına istifade etmeği bu gün için daha muvaffak buluyoruz. Gözümüzün önünde büyük, kanlı bir misal daha duruyor. Şimal denizinde müthiş filolar arasında tahtelbahirler ile cevelan etmek, pek çok yüksek bir hissi fedakârının Almanlarda inkişaf temini gösterir ki, o millet, bununla iftihar etmelidir. Bizler gibi emsali hamiyyetden şok imtisal olmaya mecbur olanlar da derin derin düşünmeli. Onlar gibi olmaya yemin eylemelidir. Bu vatanı ancak bu kadar büyük bir fedakârlıkla kurtarabiliriz. Yoksa akıbet müthiş dişlerini açmış bekliyor. Mevcudiyetini, haysiyetini bu o suretle müdafaa etmeyenler için odundan inkırazın (çöküş) pek müthiş bir kudret istisâliyesi (kökünü kurutma) vardır. Kemirir bitirir. Unutur. Mahveder.
Geçen Balkan harbinde kayıtsızlığın, saygısızlığın pek acı surette cezasını çektik. Artık bizde inad ama yüz tutan milli hasletlerimizin, anane, itikat şeklinde kalplere giren fedakârlığımızın derin derin matemini tuttuk.
Devleti âliyye hiçbir zaman, öyle mühim bir an tarihi idrak etmemişti. Milletin deniyyeyi teşekkülündeki asalet, imdada yetişti. Uyuşmuş, kanları donmuş yarını bu günün zevkine feda eden bir alay şuursuzun desti ihtiyarinden hükümeti kurtaranlar bize namuskarane yaşamak için tutulacak yolu gösterdiler. 10.Kânunusani inkılâbı da dâhil olduğu halde Edirne’nin istirdadından başlayarak kapitülasyonların ilgası gibi düşmanlarca da fazilet vatan perveranesi tastik edilen büyük ve tarihi harekete kadar ne yapılmış ise hepsi hep nefesten ziyade hep vatanın, mevkii perverliğinden ziyade vatan perverliğin, havf merasim prestiden ziyade, cüreti kayd bir endazanenin hâsılı, büyük kalplerde taşınan büyük ve cüretkâr emellerin mahsulüdür. Bugün de biz, cihan kan içinde yüzerken cüret ve fedakârlığa pek çok muhtacız.
Dine, vatana fedakârlık ise yalnız kula yahut yalnız fiile inhisar etmez. Bugün gözümüz önünde en ziyade dikkat ve ihticace (kanıt) layık olan bir misal var; O da Almanya Germenler; Yalnız başlarına dört beş devletle harp ihtimali ile çalışmışlar, o suretle harbe girmişlerdir. Bugün Avrupa’ya, Asya’ya müthiş yumruklarını gösteren Almanlarda herkesten ayrı, tabiatı insaniyenin fevkinde mahlüklar değildir. Fakat onları muvaffakiyetten, muvaffakiyete sevk eden, yarın bilfarz mağlup bile olsalar yine kendilerini cihana mecbur tazim ettirecek olan hassayı cüretleridir. Cesaret vatanperveraneleridir. Vatan uğruna söylemeden, dinlemeden, düşünmeden olmayı bilmeleridir. Hükümetlerinin hazine tahvili ihracı üzerine yaptıkları fedakârlık 200.000.000. Fransız lirasını geçen nakdi kıyam cemiyetperverane bu milletin yaşayacağına en büyük delil değil midir?
İşte ibret gözüyle görülecek misaller! Her memlekette elbette bulunur. Bizim memlekette anasır aslı arasında az bulunmak düsturuyla bahtiyarız. Fakat diğerleri arasında ihtiyalat (hileler) ecanib şeklinde girmiş, bizi zehirlemek için ders olmuştur. İtimat nefsi selb edecek, maneviyet ümmeti bozacak mütalaat ve şayiata ara sıra tesadüf olunur. Devletin and alaihtiyaç hakkını, haysiyetini selahla müdafaa etmesi ihtimali ona sorulunca yüzünü buruşturur. Söylerken ya ondaki zevk sahba (şarap), ya boğazdaki gamzedilara hatırına gelmiştir. Dikkat buyurun! Ara yerdesiniz. Çünkü müellif olduğu hab-ı nuşin (tatlı uyku) atalet, senin medidenin omuzlarını üzerine attığı lakaydiyi cenun engiz ona söyletir durur. Bir dakika iyi düşünmez. İhtar olunsa nikbinliğin hastalık olduğunu söyler. Fakat milletlerin her tarafı karaklik görerek yorumları lazım olduğunu unutur. Bunların mütalaatı şudur ki, bir heyeti devlet, tenperorlukla müellif şahıs kabih-ül-heyet demektir. Daima oturmak, onun için maddeyi hayatiyedir. Evinin rahatı bozulmasın diye umumun rahatını zillette arar.
Tabii bu milletin heyeti külliyesi, ekseriyet kahiresi bu kabilere şebiye olamaz. Fakat zerrede bir mevcuttur. Destur tabii olan incizab (cazibeye kapılma) kanunu, siyaet halkiyenin intişarı noktasında hayret efza (artıran) kudrete maliktir. Çünkü kötülük pek çabuk geçer. Onun içindir ki, heyeti umumiyemize tertip eden vazife, idrakı vazifedir. Devletin kana matuf olan himmeti deruğ etmemektir. Milletin, ne derece duçarı vehn (zayıflık) olduğu farz edilse bile mayie aslısı tarihin altı asırlık bir devri şehametini istiab eden müessir hamiyeti yirminci asrın şu imtihan huninde saf nail gayrette kalmamağı emir eder. Dâhili, harici bütün iddianın temenniyatına; tesevvilatına rağmen bazen böyle olacaktır. Kuş intibahda (uyanış) manevi bir seda var. Bize: daima “ileri” diyor. Madervatan (anavatan) her hususta fedakarlık cüret bekler.
Lisanı hamaset şairden;
Fedakarlık kalır esharı daim kalbi milletde.
Hitabı sadır edeli pek çok olmuştur.
Donanma
ALMANYA – FRANSA
Makale: 2
Tarihçe münasebat
Almanya ve Fransa hükümetleri arasındaki rekabeti siyasiye ve iktisadiye Rusya – Fransa ittifakının akdinden sonra daha ziyade kesbi şiddet etti. Buna da bir taraftan İngiltere diğer taraftan Rusya hükümetleri sebebiyet verdi.
1886 tarihinde Fransa’da <
Vatan perveran heyeti ittihadiyesi maksadına vasıl olmak ve güya Almanya’yı taciz etmek için Alsas – Loren kıtasına hususi heyetler gönderdi. Bu gibi zahiri ve ca’li (uydurma) nümayişlerin mahiyeti hakikiyesini pek güzel keşf edebilmiş olan Prens Bismark (Otto von Bismarck) hususi tedbirler ile Fransız propagandacılarının faaliyetini akim bıraktı. Almanya konsolos hanelerinden vize edilmiş pasaportu hamil olmayan Fransızlar Alsas – Loren’e giremedikleri gibi Almanya hükümetinin İntibaat: Sevgili Padişahımız denizde
musadeyi mahsusasını istihsal etmedikçe kıtayı mezkürede ihtiyarı ikamet dahi edemezler idi. Alman konsolosları bir müddet Alsas’a gidecek olan Fransızların pasaportunu vize etmekten imtina ettiklerinden bu suretle Prens Bismark Fransız heyetlerinin propagandalarına sureti katiyede mani olmağa muvaffak oldu. Zaten Almanya hükümeti ta 1872 tarihinden beri Fransa’nın harbciyane bir meslek-i siyaset takip ettiğini pek âlâ bildiği için ötede Fransızlar konferanslar ve şarlatanlıkla vakit geçirirken karıncalar gibi gece gündüz Almanya’nın satvet (güçlülük) mustakbelesini âlâya çalışıyordu. Almanya hükümeti Fransa’ya kararat beliğ (açık karar) ettiği notalar ile Alsas eyaletinin tasarrufu davasını
İntibaat: Bahriye mektebinde rical
Almanlar harben halletmiş oldukları halde Fransızların hayali davalarından fâriğ (rahat) olmadıkları takdirde münasebatı diplomasiye ye halel geleceğini ihsâs (hissettirme) etmişti.
Almanyanın terakkiyat ve istihzaratı (hazırlık) askeriyesi Fransa’yı korkuttuğundan Paris kabinesi yalnız başına olarak o muazzam ve zi şevket (büyüklük sahibi) devlete katiyen taarruz edemeyeceğini pek âlâ bildiği için diğer devletler ile ittifak ve itilâflar (uzlaşma) akdine teşebbüs etti. Prens Bismark Almanların Allah korkusundan başka hiçbir şeyden çekinmediklerini ve sulh ve salahın muhafazasını arzu etmekte olduklarına rağmen düveli saire tarafından taarruz ve tecavüz vuku bulduğu takdirde cümlesinin yek dil ve yek vücut olarak vatanı müdafaa için meydanı harbe atılacaklarını beyanla Fransızların cüretini bir dereceye kadar kesr (bozulma) edebilmişti.
Fransanın yegane gayeyi emeli Rusya ile bir ittifak akid ederek ondan sonra Almanya ya karşı tehdidkarane bir vaziyet almaktan ibaret idi. Fakat Prens Bismark takip etmekde olduğu mahirane siyaset; Buna mani olduğu için Paris kabinesi müşarünileyh (adı geçen) hayatında Rusya ya takribe (yaklaştırma) asla muvaffak olamadı. Rusya hükümeti aksa-yi şarkta (uzak doğu) şimendifer yapmak ve memleketin cihatı muhtelifesindeki müteaddid (birçok) madenlerden istifade etmek için paraya ihtiyacı olduğundan Fransa
âmâl (emeller) ve ihtirasat siyasiyesini tervice (yaymak) mecbur oldu. Şimdiye kadar münderecatı malüm olmayan Rusya – Fransa mukaveleyiHadisat: Mükafat tevzii olunurken
hafiyesinin esası istikrazata (borçlanma) müstenid olduğunu keşif edenler vardır. 1891 tarihinde Rusya’da Fransa’ya karşı bir cereyan hasıl oldu. Bir çok gazeteler para mukabilinde Rusya’nın Almanya’ya karşı ilanı harp etmesi müthiş bir cinayet olacağına dair müteaddid makalat neşir ettiler. Fakat hükümet efkarı umumiyeyi teskin için neşir ettiği bir beyannamede ittifak avamın zannı (sanı) gibi Alsas – Loren’i kurtarmak için Fransızlar ile beraber Almanya’ya ilânı harp etmek üzere akid edilmeyip Rusya hükümetinin meramı yalnız Fransa’ya istinaden Almanya ve İngiltere hükümetlerinin tahkimatına karşı durmak ve bir de i’maratı (şenlendirme) mülkiye ve tanzimatı dahiliye için iktiza eden mebâlîğ (tutar) külliyeyi karzen (borç) pek dûn bir faizle Paris borsasından ahz edebilmek maksadından ibaret olduğunu beyan etmişti. Almanya
Hükümeti ve hususiyle zeki ve fatin ve sahibi ray ve tedbir olan imparator Wilhelm hazretleri Rusya’nın bu hilesine katiyen ehemmiyet vermeyip mükemmel bir donanma vücuda getirmek ve Almanya’nın kuvveyi beriyyesini düşmanları hayrette bırakacak derecede tezyid etmek için her türlü fedakârlığı ihtar ettiler. O esnada Japonya Çin’e ilanı harb eylemiş, Formoza, Biskcdor adalarından maada Tonuğ Şebe ceziresiyle Port Arthur limanını fetih etmiş ve Çin hükümeti muvaki mezkurenin Japonya’ya ilhakını mutazammın (içeren) “Simunuzaki” muahedesini imzalamış iken Rusya hükümeti o tarafların mevkien Çin payitahtına hâkim olduğunu ve Japonya’ya ilhakı takdirinde Pekin’in daima tahtı tehdidte bulunacağını ve bunun neticesi olarak Kore şebeh (benzeyiş) ceziresinin dahi ileride Japonya’nın tahtı istilasına geçeceğini iddia ederek aksayı şarkta muvazeneyi siyasiyenin muhafazası için muahedeyi fesh ettirmek üzere Fransa ile beraber japonyayı tazyike başladı. Bilahare Almanya dahi onlara olmakla 1895 de Japonya hükümeti Port Arthur ile tevabiini (aidiyetleri) Çin’e iadeye mecbur oldu. Almanya’nın maksadı Rusya ve Fransa’ya muavenet değildi. Garazı Rusya’yı Japonya ve bilahare İngiltere ile bozuşturmak ve Avrupa’da siyasi mühim bir rol oynamak ve meşkûk (parasal) işlere karıştırmaktan ibaretti. Bundan maada Almanya hükümeti o ana kadar sanat ve ticarette son derece terakki etmiş olduğu için müstemlekata ihtiyacı bulunduğundan ileride Çin’den bazı arazi istila edebilmek için Pekin hükümetiyle mukarenet (yaklaşım) peyda etmek istiyordu. Filhakika bir müddet sonra Shanghai (şangay) da iki Alman misyonerinin itlaf edilmesinden dolayı Almanya hükümeti Çin sularına sefain harbiye göndererek tehdidkarane bir vaziyet aldı ve cereyan eden ariz ve amik (enine boyuna) muzakerattan sonra nihayet 1897 senesinde güya Ciuciang limanıyla etrafında dairen mader elli kilometre araziyi 99 sene için isticâr’a (kira) muvaffak oldu.
Rusya ve Fransa hükümetleri aralarında akid edilen ittifakın katiyen taarruzi bir mahiyeti haiz olamadığına dair Berlin kabinesine her türlü teminatı verdiler. Almanya hükümeti bu ittifakın taaruzi olduğuna kanaat hâsıl etmiş iken hiç olmazsa zahiri telhis için ve birde vakit kazanmak üzere zahiren Fransa ile islahı münasebata itina ederek Afrika müstemlekatı mesailinde Fransa ve Aksayı şark mesailinde dahi Rusya hakkında müsaid bir siyaset takip etmeğe karar vermiş. Müttefikleri olan Avusturya ve İtalya hükümetleri ile dahi hoş geçinerek siyaseti mahirane bir surette idare etmiştir. Bundan maada Almanya hükümeti Anadolu ıslahatı, Girit ihtilalı, Yunan muharebesi ve Makedonya teşkilat ve tanzimatı meselelerinde düveli muazzamaya ittibaen (uyarak) mütahakkimane bir tarz siyaset takip etmediği için hükümeti Osmaniye’nin dahi muhabbetini kazanmış ve Romanya’yı müzaharet diplomasıye ile kendi tarafına celb etmeğe muvaffak olmuştu. Rusya ve Fransa hükümetleri bilahare Almanya’ya vermiş oldukları vaadi büsbütün unutarak İngiltere’ye meyil etmeğe başladılar. İngiltere hükümeti Almanya’nın müstemlekat siyasetine her suretle mani olmak için Cezayir, Fas ve Tunus meselelerini Fransa’nın lehine halletti. Diğer taraftan ileride zuhur edecek olan harbi umumide İtalya’nın bitaraflığa temin etmek ve İspanya hükümetini dahi kendisini celb eylemek için onlara da mevaid (vaatler) adidede bulundu. Trablus kıtasının İtalya hükümeti tarafından melhuz (düşünülen) bir surette işgali doğrudan doğruya İngiltere, Fransa ve Rusya hükümetlerinin neticeyi teşviki idi. İngiltere hükümeti Almanya’nın satvet ve azamet müstakbalesine hissettiği için bütün Avrupa hükümetlerini etrafına toplayarak itilayı şan ve satvetine mani olacak her nevi teşebbüste bulundu.
Almanya esbak (evvelki) başvekili Von Bülow İngiltere – Almanya rekabetinden bahis ettiği zaman “İngiltere hükümeti Avrupa’nın havaleyi sathiyesinde tesisi saltanat etmiş olan muazzam bir hükümetin harikulade terkisine haset ettiği için milyonlarca lira sarf ederek tedbiri manaya tevessül ediyor… Fakat fıtraen terakki ve tealiye meyil olan Almanlar bir gün karşılarına çıkacak kuvvetlere galebe çaldıkları zaman İngiltere hükümeti terakkimizin kiymet ve ehemmiyetini takdire mecbur olacaktır. Düşmanlarımız bize karşı tuzaklar kuruyorlar, fakat biz kemali azim ve metanetle karşımıza çıkacak bütün mevani bertaraf etmeğe muvaffak olacağız. Biz Fransa ile daima hüsnü münasebette bulunmak istedik. Fakat vatanlarının memleketlerinin menafi hakikiyesini kattiyyen nazarı dikkate almayan Fransız ricali siyasiyesi hayali bir siyaset takip ederek güya
Tabireyi vakayı
SON HAFTAYA KADAR (1)
Avrupa’nın şimal vasatında devam eden arbedeyi hunun yavaş yavaş cenup taraflarına Balkan afakına da sirayet etmek üzeredir.
Bütün haksızlıkları ile ahlakiyesi ile yine bir abideyi irfan olan Avrupa medeniyetinin bu günkü sukutuna nasıl taç hükümetini biçare kral Alexander’in ser maktu bi günahına istinat ettiren Sırbistan’ın; kralı Piero hükümetinin cinayetkar siyaseti sebep olmuş ise geçen muharebelerin vermiş olduğu yorgunluk tesiri ile zaruri olarak husule gelen Balkan sükûnu muvakkat ve nisbisinin ihlal ve harap umumi afetinin cenuba doğru sirayetine de Romanya’da şimali şarkiden esen soğuk bir rüzgâr tesiriyle üşüyen bir takım halkın soğuk alma neticesi olarak duçar olduğu hemanın pek yüksek dereceyi harareti salved etmesi sebeb olacak gibi görünür.
Romanya’da kendisini tesiri bürûdetten (soğuk) muhafaza etmesini bilen kral ve hükümet bu cereyanın önüne geçmek için her şey yapıyorlar ve şayanı teşekkürdür ki bu hafta zarfında gelen telgraflar Bükreş’te sarayı kraliyede akt edilen bir içtimada Romanya’nın sonuna kadar kati bitaraflıkta devam edeceği tahtı karara alındığını, bildiriyor. Fakat söylediğimiz tesirat ile duçarı hema olan kitleyi ucubeyi hak akıl ve mantığın ve alelhusus tarihin kayıt ettiği siyaseti iğfalkaranenin vermiş olması tabii olan intibahın icap ettiği daireyi sukuta girecek hükümetin takip ettiği basiretkar siyasetin isabetini takdir edecek mi? Bunu ağleb (çoğunlukla) ihtimal bir, iki haftaya kadar vukuat bize gösterecektir. Bulgaristan’a gelince bu güne kadar memleketinin menafini bihakkın takdir eden eller elinde idare olunduğunu gösterdi. Kendisinden ne ser-güzeştçe (baştan geçen) bir siyaseti tehlike alevden ve ne de mucibi harabi bir taraftarlığın zuhur edeceğine dair bir işaret, bir emare zuhur etmediyse. Rusya’nın vaktiyle Londra’da icra ettiği bir zanaya siyasetin mevlüdu acubekarı olan Mr. Bakstun’un: memlekette idareyi örfiye kemali şiddetle icrayı hüküm eder iken büyük bir kitleyi müctemeye karşı pek açık ve hatta Bulgar hükümetinin siyaseti asliyesine karşı ihanetkar bir surette iradı nutuk etmesine müsaade doğrusu bihakkın celbi tetkik ve tereddüt olmaktadır. Sırbistan ve Karadağ: emellerinin müttehid olmasına rağmen ordularını tevhide muktedir olmayacak kadar kendilerini yekdiğerinden ayıran müntakim (intikam alma) bir hükümetle neticeyi katiyesi izmihlalden ibaret bir harp ile meşgul görünüyorlar.
Yunan Bükreş müzakeratını duçarı inkıta etmekle ya maktu âlamal tehlikesine maruz olmak veya ibreyi siyasiyenin tevci ettiği zümreyi devliyenin galebesiyle temini menfaat için müterekkib fırsat.
Balkanlarda husule gelen bu günkü şekk (şüphe) ve tereddüd politikasının saik olan sahayı harbe atıf nazar edince ve hele evvelde liyejonumuz gibi ahenin hutût müstahkemeyi (istihkâm hattı) birkaç gün içinde zir ü zeber (altüst) ederek ta Paris kapılarına kadar dayanan Almanların ağleb-i ihtimal (büyük olasılık) şevk-i galebe ile biraz fazlaca ileri atılmaları mucibi tehlike görülüp almış olduğu yerlerden biraz geri çekilmek suretiyle yeni bir cebhe teşkil ederek Fransızları çevirmeğe kalkıştıkları ve Fransızların da bilmukabele Almanların sağ cenahlarını çevirmeğe çalıştıkları ve şu suretle bir taraftan muhafazayı hayat ve mevcudiyetin ancak ihraz (kazanç) edeceği galibiyete vabeste (bağlı) olduğunu takdir ve şimdiye kadar düşman topraklarını galibane çiğnemekle takviyeyi menviyet (niyet) etmiş, diğer taraftan bu güne kadar düşman önünden çekilerek menviyeti (niyet) duçar vehn (uyuşuk) olmuş fakat payitahtlarının kapısı önüne gelince az çok uruk (ırk) hamiyetini isyana gelmiş ve bir taraftan da Afrika ve Hindistan’dan celb olunan taze kuvvetler ile yeniden kesbi hayat eylemiş iki ordunun, ordu değil bir taraftan Germen diğer taraftan Fransız, İngiliz, Belçika akvamının savletleri devam ede gelmekte ve cereyan vukuuna nazaran neticeyi katiyenin bir ati karibde husülü de mümkün görülmemektedir.
Mahrukenin diğer sahifesi olan şark sahnesine gelince bir taraftan Almanya’nın şark Prusya kumandanı General Hindenburg Rusların tarihlerine bir umacı heyeti ve kıyafetinde dâhil olarak beşikteki Rus çocuklarının “Hindenburg geliyor” nidası ile vasıtayı serbiyesi olacak kadar muvaffakıyetler gösterdiği diğer taraftan da Avusturyalıların Galiçya’da Rusların pek müthiş tefavvuk (üstünlük) adedisine karşı harika nüma (gösteren) müdafaalar icra ettiği muhakkak bulunmaktadır.
Bütün bu vikayı Japonya’nın itilaf meselesi, Hindistan’ın ihtilal suretiyle Germen ittihadiyine karşı vuku bulan melanetleri de dâhil hesap edilerek nazari im’âna (çok dikkatli bakmak) alınır ise sekine (sakinlik) dünyanın azim ve ateşin bir inkılâp içinde tebdili şekil ve heyet, bekada büyük muhaceretler neticesinde tebdili memalik edeceklerinin gayet kavi bir ihtimal dâhilinde olduğu anlaşılır.
Bu hercü merc umumiyenin neticesi ne olur ise olsun. Yani Almanların zaferi ile bütün Avrupa’nın bu güne kadar hoppalıkla idare olunan medeniyeti: Yarın Almanlara has bir ciddiyetle tebdili câme (giysi) ve ahlak etsin veyahut itilaf meselesinin galebesiyle bu günkü medeniyet nim vahşi bir kıvamın bazdayı (tekrar) tefevvuk olsun; İtiraf edelim ki asırlardan beri pek fena muhafaza edilmiş güzel ve müstesna bir iklimin, memleketimizin inkılâp hazırdan – mütenebbih (uyanan) ve kuvvetli bulmadığımız halde – az ve çok müteessir olacağı tabiidir.
Bu dakikayı göz önünde tutan hükümet bitaraflığı ile beraber umumi seferberliğini ilan etmiş ve cereyanı vukuata muntazır kalmıştır. Medeniyeti Balkanların bu güne kadar muhafaza ettiği sükûnu medeniyet Türkiye’nin şü vaz’ sakin ve muhibine medyundur.
Bu hal ne vakte kadar devam edecektir? Takibi vukuat bizi arzumuz hilafına bir muharebeye sevk edecek midir? Bu hususta birçok ihtimâlat var ise de serde ve eseri bahsimiz haricindedir. Yalnız söylemek istediğimiz şey; bu günkü vaziyetin ehemmiyetini, mantık Balkan harbi faciandan almış olduğu ne kadar dersi intibah var ise; Kâffesinin yemi tatbikin hulul etmiş olduğunu anlatmaktır. Çünkü bugün hükümet şimdiye kadar girmemiş olduğu bir derecede masarifi harbiyenin bar müthiş altına girdi. Fark arada mermi sarfiyatının noksanındadır. Yoksa büyük bir harp için her ne masraf lazım ise kâffesi ihtiyar olunuyor.
Diğer taraftan erkekleri askere almakla birçok haneler tabiri hassı ile kapanıyor. Memaliki saireden harp melabisiyle dâhilden şimendifer ve şoselerin vasat memlekete nazaran gayri kâfi olması hasebiyle erzak ve havayiç (ihtiyaç) saire celbi elbette müteessir olduğundan itiraf edelim ki, müşkülatı maişet ister istemez çoğalıyor.
Hükümet bu hususta vazifesini yapmakta; Asker ailelerine fevkalade maaş tahsis etmekte ise de bu muasır re’fet (esirgemek) zan olunmasın ki temini maksada kifayet eder. Bununla yalnız hükümet vazifesini yapmış oluyor. Askere gitmeyen efrad milletin düş-ü hamiyetindeki borç ödenmiyor… Bilmem dikkat ettiniz mi? Geçen hafta ki mecmuada Almanların; pederleri, valileri askere giden çocukları ita’am (yedirirken) ederken alınmış bir fotografı vardı. Ufak, mecmuanın bir köşesine sıkıştırılmış ufak bir resim fakat toprağını seven efradı milleti günlerce uyutmayacak kadar müessir bir eseri bedii ve müstesna idi. bizde bir müdafaayı milliye cemiyeti var. Askere verilecek hediyeyi şitaiyenin (kışlık) ordunun ihtiyacına göre yeknesak ve lüzumlularını temine çalışıyor; Bu güne kadar görülen rağbet neticenin muvaffakiyetle istihsal edileceğine şüphe bırakmıyor. Fakat bu babda akdeyi kalb olan bir cihet var: Hamiyyet bu milletin sade vasat hallileri ile fukarasında mıdır nedir? Zenginlerde hiçbir eser mürüveti mesamede olunmadı. Balkan harbinin galip hakiki meşumu olan Averof’un nasıl alındığını düşünmek bilmem bunlar için badeyi hicap olmuyor mu? Yoksa Yunanlı mösyö Averof derecesinde servet eshabı mı bizde mefkud (kayıp) mı? Hayır! Bunların hiç biri değil. Bunlar Averof’un nasıl alındığını bilmedikleri gibi öğrenmek de istemezler. Onlarda servet ve saman mösyö Averof ve emsalinden de kat kat ziyade. Fakat hamiyetleri servetleri ile kabili kısas olmayacak kadar nakıs. Bilmem? Bu memleket pâ-zede (çiğnenmiş) hubûl iddia olur ise onlar bezl (bolca) hamiyet eden fukara ile orta hallilerden daha az mı zarardide olacaklardır? Rumeli’de istilayı ecnebi elinde kalan zengin Osmanlıların bu günkü hali de mi bunlar için şayesteyi hayret olmuyor? Neyse sadede gelelim. Müdafaayı milliye cemiyetleri bir taraftan şimdiki vazifelerini ifa ederken bunlara halel gelmemek üzere it’amı fukara için bir teşkilatı mahsusa yapmalı o suretle ki biçare ve fakir çocuklar meccanen, fukarayı sairede mesela bekr mi para gibi cüzi bir para ile onla bir çorba içerek karınlarını doyurmalı. Memaliki sairede bu misalli teşkilat hali sulhda da var. Memleketlerinde zil suali ortadan kaldıracak kadar muvaffakiyet ile idare olunuyorlar… Acıdır, bizim için züldür, fakat şayanı gıptadır, mevcub (vacib kılınan) imtisaldir (gerekeni yapma). Onun için söylüyorum. Memalik saireye gitmeye hiç de hacet yok. Bizim İstanbul’da tatavlada da Rumların böyle cemaatleri var. Buranın ekseriyet sakinesini fakir Rum aileleri teşkil eder. Dikkat ederseniz orada şayanı hayret derecede çok çocuğa tesadüf edersiniz. Çünkü bu fakir aileler rehakâr (kurtarıcı) cemiyetlerine o kadar mağrurdurlar ki hiç birisi kesret ibladan çıkmaz. Sakat cenin o fakir fakat mesut mahallede işitilmemiştir.
Ekseriya bir millette fedakârlık ya harp veya ihtilal zamanlarında tezahür eder. Bu gün de milletin bu yolda teşkilat içtima yaparak fedakârlık ibraz etmesi elzemdir. Aksi halde bekayı mevcudiyet bile tahtı tehlikeye girer
HARBİ UMUMİYEDE HUDUDLARA BİR NAZAR
Makale-2
Avusturya ve Rusya hududu
Avusturya devleti bütün Galiçya eyaletince Rusya devletiyle hem huduttur. İş bu hududun tul-i/tevli(uzunluk) takriben 900 kilometredir. Hattı hudut Prusya’da kâin (misloviç) mevkiinden bed’(başlayarak) ile (San) tabi ’ne kadar (vistol) (vistül) mecrasını takip ve ba’de (bundan sonra) hiçbir ehemmiyeti askeriyeyi ha’izi (önemli/önemi) olmayacak ve cehele (San) (Prut) (Dinyeper) (Vistol) (Buğ) nehirlerini yekdiğerinden ayıran evariz cebeliyeden (Vistol) (setir/stry) (San) nehirlerinin aliyeleri( en yukarısı/en tepesi) Galiçya’da kalır. Galiçya eyaletinin hududa yakın olan kısmı pek açık olup hududun garb tarafından (vistol)’ün kısmı aliyesiyle ve şark tarafından (Dinyester)’in sol taraf tevabinden(merkeze bağlı) olan (Podorza) nehriyle mestur ’dur. Eyalet mezkurenin(adı geçen) içeri dağları dahi ( Karpat) dağlarına kadar hiçbir kıymet-i tadaafüiyye (savunmaya) haiz değildir. Birçok muntazam yol ve caddeleri hari(uygun) ve geniş olmaktan ziyade uzun olup bir kıymet-i hakikiye ye malik hiçbir mevki i müstahkem(sağlamlaştırılmış yer) yoktur. Bundan anlaşılıyor ki, Rusya ile Avusturya arasındaki iş bu harbi umumiye de Galiçya eyaleti Ruslar tarafından pek kolay istila olunabiliyor. Eğer bazı mütalaat-ı siyasiye Avusturyalıları burada harekete sevk’ül-ceyşiye( askeri birlikleri kararlaştırılan yere sevk etme/strateji) icrasına mecbur etmezse onların en birinci ve en mükemmel hattı müdafaaları (Karpat) silsilesi olacaktır. Galiçya’yı garbı(batıyı), şimal tarafından(kuzeyden) (vistol) ve daha biraz şarktan(San) nehirleriyle mestur(örtülü) olduğundan bir dereceye kadar müdafaaya salihdir. (elverişlidir). Harita italasından müsteban(açık olarak anlaşılan) olacağı üzere havaliyi mezkure yalnız umumi Avusturya memalikinden müdafaası noktayı nazarından bir kıymet ve ehemmiyeti nisbiyyeyi haizdir. Zira Rusların takip edecekleri hattı hareketi(davranış yolu) aslının aynı ( Varşova) (Viyana) istikameti umumiyesinin güzergâhını teşkil etmekte ve (Dukla) (Pirene) (erva) geçitleriyle Macaristan aliyeden gelen bir çok mühim vadi istikametlerini setr(gizlemek) etmektedir.
Bu sebepten (Karakuyu) mevkii fevkalade tahkim edilmiş ve tezyid-i müdafaa(müdafaayı artırmak) ve hususan garbı Galiçya’nın kabiliyet tedafüiyyesini tezyid için (San) üzerinde de bir müstahkem ordugâh vücuda getirilmiştir.
Rusya’ya karşı hareket sevk’ül-ceyşiye-i taarruzi icrası için Galiçya pek faideli vaziyettedir. Çünkü Polonya Rusya’nın yan ve arkalarında mümted (uzanan) olduğu gibi bir taraftan (Polanya) da ve diğer taraftan (volhinya) (podolya) (beserabya) arasında bir çıkıntı teşkil eder. Ona müsteniden(dayanarak) (Vistol) (Bug) (styr) (Dinyester) (Prut) nehirlerinin her iki sahilinde haraket-i askeriye icra olunabiliyor.
Bina aleyh Polonya’yı zabt edip Cenubi Rusya ile muvasalasını kesmek (Vistol) nehrinin kısmı aliyyesiyle kısmı merkeziyesini (Kiyef)’e ve (Dinyeper) havza-i vasatiyyesinde (ikisi ortasında) bulunan mevkii zapt eden (Volhinya) yollarını ele geçirmek ve aynı zamanda Cenubi Rusya’ya hücum etmek asan(kolay) olur.
ALMANYA VE FRANSA HUDUDU
Almanya ile Fransa beyninde olan hududun imnidadı 300 kilometredir. Hattı hudut (Porrentry) zaviye-i hariciyesine müstenid olup buradan itibaren hem hattı müstakim üzere devam ile (Belfort) mevki-i müstahkeminin 10 kilometre uzağından ve (Belford) gediğinden geçerek (Ballon d’Alsace) a vasıl olur.
(Cenubu voj ) dağlarının en hakim noktası silsilenin hattı taksimi miyahini(suları başka başka taraflara akan araziyi ayıran sırtlar) takip ederek (Meurthe) menabi’ne ve (Strazburg) civarına kadar mümted olur. Orada sivri bir zaviye teşkil ettikten sonra hudud (Voj) dağlarını terk ile şimal garbı istikametinde (Loren) mürtefi’a (yükselen) sıratlarını(yol) mailen kat’ etmek üzere (Saar) nehrini (Voj) (Meurthe) den tefrik eden silsile üzerine geçen ve Almanya dâhilinde ki (saar) ve (Nied) (Allier…………..) nehirlerini ihata eder.
(Pontamousson) ‘un birkaç kilometre cenubunda(güneyinde) (Moselle)’n sahil garbında ve (Manş) (thionville)’n önünde (birincisinin 14 ve ikincisinin 17 kilometre garbından) geçerek (Lunevi/Luneville)nam-ı Fransız mevki sagiriyenin birkaç kilometre garbında (Lüksemburg) (Belçika) hududuna müntehi olur. Fransa-Almanya hududu Fransa’ya doğru bir mukırr-asi şeklini irae (gösterme/tayin etme) edip bunun zaviye-i dahilesi (Saar) ve (Meurthe) nehirlerinin çıktığı akade noktasında bulunur. Cenub-u voj silsilesi Almanya arazisinin Cenub tarafında metanet vermekte olup (manş) (thionville) dahi şimal tarafını ve iş bu cebhe-i sevk’ül ceyşinin sağ taraf müntehasını takviye etmektedir.
Sol taraf müntehasında istila hareketini tevkife(durdurma) muktedir mevani-i tabiyye ve suniyye mevcud olup bilakis mecbur olan (Belford) mevkıi cihetinden taht-ı tahdiddedir. Lakin (Mühlhausen) ve (Alt Kerç) mevkii müstahkemesiyle (Ren) nehri ve (Strasburg) mevki-i müstahkemi sol cenahın(sol kanadın) zafiyetini izale edebiliyor. Hududun kısmi mütebakisi(geri kalanı) pek müstahkem olup vezayiti dahi Fransa’ya istila hareketini tehlikeli bir vaziyette bırakabilir.
Velhasıl yalnız Almanya ile Fransa arasında tekevvün edecek (meydana gelecek) bir harbde ordular (Porrentry) dan (Lüksemburg)’a kadar mümted olan cebhe üzerinden birbirlerine müsadif(tesadüf eden) olacaklardır. Belçika, Lüksemburg ve İsviçre bi-taraf arazisi iki muharib(savaşan) hükümetlerin arazisini (cenahlarını) bil-cümle çevirme hareketinden men’ eder. Fransa’nın taarruzu halinde (Paris) ile (Berlin) arasında olan istikamet istila (Golben) yahud (Köln) den geçer. Fakat bu halde Belçika yahud Lüksemburg arazisinin bi taraflığı muhtell(ihlal edilmiş) olsa ve pek ziyade müstahkem olan ( Ren ve seti) mıntıkasına tesadüf edilmesi icabıdır. Mıntıka-i mezkurenin ehemmiyeti bala da(üst derecede) zikr olunan iki mevkiiyle bir de fevkalade surette tahkim(sağlamlaştırılmış) olunmuş olan (Maynz) mevkiiyle bir kat daha tezayüd(artmakta/çoğalmakta) edilmektedir.
Eğer istikamet istila-i mıntaka-i mebhuseye (bahs edilen) tevcih(döndürülme-çevrilme) olunmazsa ondan pek az tebaüd (uzaklaşma) edildiği nisbette haric-i an’ül hedef hareket edilmiş olur. (Paris) (Mülheim) istikameti (Mayen) vadisinin müdhaline(dahil edilmiş) aid olunduğu cihetle pek mühimdir. İş bu istikamet mukarras cephenin şimaliyyesinin yanını tehdid eder. Fakat hattı istila (manz) a doğru tevcih edilse mükemmel bir orduyu bir hayli zaman önünde tevkif etmeye muktedir olan (manz) gibi kuvvetli bir mevkiiye tesadüf etmiş olur ki mevki mezkûr ile meşgul olmak da iken Almanya tarafından mukabil bir taarruz duçar olmuş olur. Eğer istila ordusu (manz)’ı dikkate almayıp da (Palatina)’ya dahil olursa (Strazburg) ve Cenup’u (Voj)’dan yahud (manş) ve hatta (thionville)’dan Almanların bir sekabil taarruz hareketi ile istila ordusunun yan ve gerilerini örmeleri mümkündür.
Bundan başka iş bu istikamet-i istila üzerinde aşılmış lazım gelen (mevzil) ile (saar) ve (Ren) arasındaki arazi pek kesik olduğu cihetle ika’ (düşündürme) müşkülat edeceği ve bilakis müdafin için istifadeyi cami’mevazi’-i müteaddid arz eyleyeceği derekerdir.
Eğer mukarras cephenin zaviyesinden veyahut cenubu voj tarafından Almanya dahiline bir istila hareketi tevcih olunsa Almanların mukabil taarruza kalkarak evvelkinden pek ziyade müesser (tesirli) bir tarzda yan yan ve çevirme hareketi icra olması ve birde voj dağlarının bu kısmındaki müşkülatın bedihi(açıkça,delilsiz) olması dolayısıyla mezkur istila ordusunun hareketi be-heme-hal (mutlaka) duçar tevkif olacağı tezahür eder. İstila ordusu Voj dağlarını mürür u übure (gelip geçme) muvakkıf olursa(Strazburg) mevkii müstahkemi önünde be bir de (Ren) sahilinde tevkife mecburdur. Bil’farz (diyelim ki) bunları elde ederek (Ren) nehrinin sağ sahiline tecavüz etse kara ormana dâhil olsa ve hedefinden geçince uzaklaşması icab eder ki bu esnada Almanların belada beyan olunan mukabil taarruz hareketi Fransızların Üssül harekâtı ile olan ittisalat-ı (istihkamları birbirine bağlamak için yapılan yollar) üzerine vuku bulması melhuz (düşünülebilen) ve iş bu mukabil taarruz icra eden Almanların hudut muvassalası ise (Mainz) (Koblenz) ve (Köln) ile daimi surette mevcuddur.
Eğer Fransızların istila istikameti daha cenuptan vaki olsa memleketin kalbgahı olan(Canevi,tam merkezi) olan (Paris)’in Almanlara karşı açık bir ikamesi ve işin daha ziyade vehameti peyda olması lazım gelir.
Fransa ordusunun tekmil cephe üzerinden mürekkeb-i hücum icra edeceği tasavvur olunsa muhassenat (güzel/faydalı) büsbütün Almanya’ya aid kalır. Bu halde Alman ordusu hududun gerisinde ki hattı müdafaanın bir kısmı üzerinden hasmını işgal edip kısmi kolu ile diğer cihetten ve sağ cenahtan (yani manş) tarafından taarruza kalkacağı icab-ı ihtimaldir. (Manş) civarının çıkıntı teşkil etmesi ve (Loren) (Champani)’in yan tarafında bulunması Fransa’nın taarruz hareketine teşebbüsünü hükümsüz bırakacak bir vaziyette gibidir.
Fransa’nın taarruz hareketine ne gibi faideye malik olunabileceğini katiyen ta’yin etmek bugün pek müşkül bir mesele halindedir. Eyaletin hududu taarruzda cephe-i tedafümü(koruma) üzerinde tesadüf olacak mevaki-i müstahkem mezkûre ile (Ren) vadisi arasında ki mıntıka geçildikten sonra bizzat (Ren) hattının tabii ve sun- i tahakkümatı (zorlukları) işbu taarruzun ne derece müşkil el tatbik olduğunu pek ayan bir surette göstermektedir.
Fransa istila ordusu için en az müşkülat ifa eden ve kendisine kutlu bir istinad noktası teşkil eden ceht varsa o da (Belford) mevki-i mühimidir. Kay’ül vuku (Voj) dağlarının gerisinden çıkarak cenubu esase vasıl olmak nispeten pek suubetli (zorlu) değilse de misalli bir istila hareketinden bir netice hasıl olması gerektir. Zira evvel İsviçre bi taraf bir vaziyette kaldığı halde (Belford) gediğinden mürur(geçmek) ile icra olunacak bu nev’hareket sevk’ül ceyşden maksad ne olabileceğini cay-i sualdir.(sorulacak şeydir) ?Saniyen (ikinci olarak) Almanya memalikinden uzak bir köşesine icra olunacak bu hücumu Almanya orduları hiç de mühimsemeyerek diğer cihetten gerek( Manş) ve (Thionville)’den ve gerekse ( mevzil) hattından Fransa’nın kalbgahına doğru atılıp Fransa hareket-i istilasiyesini geri ki gibi te’hir (sonraya bırakma) edeceği tabidir. (Alsas-Loren)’in Fransa yed’inden(gücünden/kuvvetinden) çıkması taarruz meselesinde hükümet muşarul ileyhin (adı geçen) vaziyetini ne derecelerde gayri müsait kılmış ise tarafeyn(iki tarafın) ordularının ahvali nazar-ı ima’ne alınmadığı (dikkatlice araştırılmadığı) halde Almanya’nın taarruz için bilakis o kadar faide bahş olmuştur. Almanya el-yevm (bugün ki) Fransa’nın kalbgahına yerleşmiş demek olup hareket-i taarruziye-i sevk ‘ül ceyşine icra edecek cebhe-i sevk’ül ceyş üzerinden büyük birer kıymeti haiz olan tabi’ ve sun’i mevani’n (engellerin) gerisinde olduğu halde hakim bir vaziyettedir ki ön tarafı (Paris)’e kadar gayet açık ve sehl’ül mürur(kolay olarak geçmek) araziden ibaret olmakla seyyar orduları olabileceğini meydana çıkmış olur.
Bundan anlaşılıyor ki Almanya istila ordusu bir kere büyük bir meydan tevkif edebilecek mevani’(engeller) tesadüf etmeksizin hareket-i istila karanesine devam edebiliyor. Bu dakikaya binaen Fransızlar hududun kafi aksamını(yeterli bölümlerini) (Vertu, Toulouse/toul,Epinal, Belford) gibi bir takım mevki-i mühimmeyi nevasıl istihkâmat ile fevkalade bir surette tahkim( sağlamlaştırma) eylemişlerdir.
EBU EL FUAD REFİK
MÜTERCİM: SERPİL BİRGÜN
Muharebe Haberleri
Şark-i Prusya’da Rus Mezâlimi
Rusların şark-i Prusya’ya dâhil olduklarından beri orada ahaliye karşı icra ettikleri mezalim hakkında şimdiye kadar telgraf havadisi olarak bazı malumat verilmiş idi. Ahalinin hali firarda olmasından dolayı ne şehirlerinde ne de köylerinde bu gün pek az adama tesadüf edilen şark-i Prusya’nın Rus askerleri tarafından ne müthiş mezâlime sahne olduğunu göstermek için beş yüz kişiden mürekkep olan (Abschengen) köyünde bi-günah (günahsız) köylülerin ne suretle edildiklerini bir Alman gazetesinden naklen bir vech-i ati nakl ediyoruz:
Ruslar (Abschengen) köyü ahalisinden kırk kişiyi kurşuna dizmişler ve bunu köyü topa tuttukları esnada değil muharebenin hitamını müteakip orasını işgal eyledikten sonra yapmışlardır. Köyün müdürü olan (Grap) namında biri facianın suret-i cerayanını bir vech-i ati nakl etmektedir:
“Rusların bizim taraflara doğru ilerlemekte oldukları haberi şüyû (duyulma) bulur bulmaz köyümüzdeki beş yüz elli kişi derhal firara başlamış idi. İçimizde ancak birkaç kişi bir iki günlük yiyeceğini beraber almağa vakit bulabilmiş idi. Evvela Königsburg’e (*) gidecek ve oradan garbi Prusya tarikiyle Berlin’e vasıl olacaktık. Esna-yi râh’te (Yolda giderken) amirlerimden biri tarafından bana keşide (çekilmiş) edilen bir telgrafnameyi aldım. Bunda Rusların (Abschengen) köyünden geri çekildikleri ve artık firara mahal olmayıp herkesin hanesine avdet etmesi lazım geldiği bildiriliyordu. Bu telgrafname üzerine içimizden bazıları avdete karar verdilerse de kısm-i azamımız (büyük bir bölümümüz) Berlin yoluna devam eylediler. Köye avdet ettiğimiz zaman evlerimizin tarlalarımızın mahf ve harap ve her şeyimizin Rus askerleri tarafından yağma edilmiş olduğunu gördük. Üç gün harabelerin içinde pek fena bir vakit geçirdik. Bu aralık Rusların tekrar avdet edeceklerine dair bazı alâim (alamet) müşahede olunmağa başladı. Yeniden firar etmek için lazım gelen tedârükat (hazırlıklar) ile meşgul olduğumuz esnada köye iki Alman süvarisi geldi. Bunların ikisi de değirmenci (Pankayn)’ın bahçesine gizlendi. Zan edildiğine göre bu iki süvari bil’âhire (sonradan) bahçeden iki Rus zabiti bulunan bir otomobile ateş etmişlerdir. Bunun üzerine otomobil (Domanev)’e avdet etmiş ve iki Alman süvarisi oraya kadar otomobili takip eylemiştir. Bir müddet sonra köyümüz büyücek bir Rus müfrezesi tarafından işgal olundu. Gerek Rus zabiti ve gerek efrad, köyden Rus otomobiline ateş edildiğini iddia ediyorlardı. Köyün müdürü olduğum için derhal ileri atılarak silahların köylüler tarafından değil değirmencinin bahçesine gizlenen Alman süvarileri tarafından atıldığını söyledim ise de sözlerime havâle-i sem itibar edilmedi. Hemşerilerim cebrî evlerinden (zorla evlerinden) dışarı çıkarılarak evvela sokak ortasına sevk olundular. Altı çocuğa malik (sahip) bulunan köy muallimi (Havhuvellar) hemen kiliseye doğru koşup açık bulunan kapıyı kapamak istedi. Fakat Rus askerleri derhal üzerine ateş ettiler. Biçare adam altı yerinden yaralandığı halde yere yuvarlandı ve hastaneye nakil edilirken terk-i hayat (öldü) etti. Bu müddet zarfında köylüler iki kısma ayrılmış ve her bir kısım köyün intihasına (köyün dışına) sevk olunmuş idi. Burada on beş yaşından yukarı olan erkekler sıra ile dizildiler ve kadınlar ile çocuklar bir hatve (bir adım) geride bırakıldılar. Rusların ne yapacağını henüz bilmemekle beraber alâim-i vechiyyelerinde nümayan (yüzlerinde görünen) olan vahşetten maksatlarını pekâlâ anlıyorduk. Almancaya pek güzel vakıf olan Rus zabiti fikrini izah eylemekte gecikmedi ve köyden Rus otomobiline ateş edildiği için on beş yaşından yukarı olan erkeklerin kurşuna dizileceklerini söyledi. Rusların arzuları vechle bu müthiş sahneyi kendilerine bir numune-i intibah olmak üzere görmeğe mecbur tutulan kadınların ve çocukların feryat ve figanı pek canhıraş idi. Yanımda on beş yaşındaki oğlum ile beraber hayatımıza hatme (bitirme) çekecek olan bu Rus vahşetine karşı kemal-i cesaretle göğüs gerdiğimiz halde zevclerimizin ve çocuklarımızın feryatları ve onların müellim (elem veren) istikballeri bizi dil-hûn (içi kan ağlayan) ediyordu. Hükm-ü idamı veren zabite bir defa daha müracaat ederek silahların köyler tarafından atılmadığına dair namusum üzerine yemin ettim ve evvelce köyümüzü işgal eden Rusların tarafımızdan husumetle istikbal olunmadığına dair bir Rus zabiti tarafından bana verilen teşekkürnameyi kendisine gösterdim. Namusum üzerine verdiğim sözden dolayımı, yoksa Rus zabitinin teşekkür namesinden dolayı mı, her ne hal ise zabit kadınların ah ve figanını da nazar-ı dikkate alarak erkeklerden bir kısmının idamından sarf-ı nazar etti. Tabîî (Tabiat icabı) köylülerimizin diğer kısmını teşkil edenlerin hali pek fena idi. Köyün diğer intihasında bulunan bu biçareler çocukların ve kadınların istirhamları ile kurtulmağa muvaffak olamamışlardı. Birden bire o cihetten işittiğimiz mahûf (korkunç) bir yaylım ateşi kırk kişiden mürekkep olan hemşerilerimizin Ruslar tarafından günah olunarak (suçlanarak) kurşuna dizilmiş olduğunu bildirmiş idi.
Henüz dört hafta mukaddem izdivaç eden genç bir kadın zevcinin, pederinin ve kayın pederinin kanlar içinde teslim-i nefs etmekte olduğunu görür görmez Ventura web design hemen Ruslara müracaat ederek bundan sonra hayatının hiçbir kıymeti olamayacağını söyleyerek kendisinin de kurşuna dizilmesini rica eylemiş ise de Ruslar köyden sükûnetle müfârekat (ayrılmışlar) etmişler ve kadınlarla çocukları zevclerinin, babalarının ve biraderlerinin cesetleri arasında bırakmışlardır. Bu cinayet Ağustos’un yirmi dokuzuncu günü vukua getirilmiş idi. Eylül’ün birinci günü köylüler tekrar köye avdet ettikleri zaman cesetlerin henüz facia meydanında bulunduğunu ve henüz defin edilmemiş olduğunu görmüşlerdir.”
(*)Kaliningrad (Almanca: Königsberg), Rusya Federasyonu‘nun Rusya ile sınırı olmayan, Litvanya ile Polonya arasında Baltık Denizi kıyısında bir toprağıdır. En büyük şehri olan aynı isimli Kaliningrad, tarihteki Prusya‘nın önemli bir şehri ve o zamanın Alman Doğu Prusya eyaletinin başkentidir. Adını Yüksek Sovyet Prezidyumu Başkanı Mihail Kalinin‘den alır.
MÜTERCİM: BİRSEN SEZGİN