DONANMA MECMUASI 12 / Şubat.1911
DONANMA MECMUASI 12 – Şubat.1911
DONANMA İANESİNE DEFATEN İKİYÜZ LİRAYI OSMANÎ İTASIYLA İBRAZI SEMAHAT VATANPERVERHANE EYLEYEN MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ SELANİK ŞUBEYİ MERKEZİYE REİS SANİSİ SİRUZİ HULUSİ BEY EFENDİ.
MAZİDEN – HALE
<<geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer>> mısraındaki hüküm yalnız hissiyatta cây kabul bulmaz. Hadisat cihanın hangisi olursa olsun maziye inkılâp ettiği zaman ebnayı hal ona ya bir peyam tahassür gönderirler yahut nisyanı elem denilen hassa bunda da tecelli ederek alam maziden pek hamiyetsiz bir nefha kalır. İnsanlar böyledir. Acaba insanlardan mürekkep olan heyeti içtimaiye bu hükmün daireyi tesirinden harice çıkabilir mi? Her kavim, kendi tarihiyle iftihar eder. Kendi tarihinden bir hisseyi istifade temin etmesini bilmeyen kavim halinden, istikbalinden mutmain olmamalıdır. Onun için nedir ki her millet terbiyeyi tarihiyesine ihtimam etmektedir. Ya biz . . . Onuncu asır hicrinin şaşaayı muzafferiyetini unutacak mıyız? Onu unutmadığımız gibi mesaib mütevelliye tarihiyeden de mustafid olacak kadar intibah perveriz. <<ne idik, ne olduk, ne olacağız?>> suallerini her dem tekrar etmeliyiz ki, maziden tebeyyün, halde say vatan perveraneye karin, istikbalden de emin olalım. Donanmayı Osmanî muaveneti milliye cemiyeti cereyan siyasiyattan kendi noktayı nazarınca çıkaracağı hisseyi istifadeyi geçen ki makalede şerh etmiş idi. bu gün de o şerhiyata devam edilecektir. Fakat halden maziye bir nazar atıf etmekte cümleyi makasidendir. Onun için bu gün <<ne idik, ne olduk>> sualine cevap vermiş olacağız. <<ne olacağız sualinin>> sualinin cevabı ise safahatı istikbal, suyu gayret vecd ve hamiyetine menût bulunan millet Osmaniye’nin takdirine kalır.
Cereyan siyasiyata bakılacak olursa düvel mazimenin tezyit kuvveyi bahriye emrinde yek diğere karşı ibraz etmekte oldukları rekabet, cidden şayanı hayret bir dereceyi bulmuştur. İngiltere bir hamlede kendine yetişmek isteyenlere karşı veleh efra bir gayretle çalışıyor. Geçenlerde parlamentoda bu babda cereyan eden müzakerat, serdolunan mutalaat, cidden celbi inzar intibah idi. Almanya muhafil siya siyesi ise hiçbir zaman donanma meselesinden istiğna gösterememiştir. Avusturya Macaristan’ın noktayı nazarını Baronerene talik geçen nüshamızdaki beyanatı izah etti. Fransa ise geçenlerde iki zırhlı inşası için parlamentodan istenilen tahsisatın münakaşasından ne düşündüğünü anlattı. Rusya ya gelince; Çavuşima muharebeyi meşhuresiyle kuvveyi bahriyesi kemalen mahvolan bu devlet, o zamandan beri durmuyor, çalışıyor, daha geçenlerde pek ziyade şayanı intibah bir istatistik menzuremiz oldu.
Sayfa: 1058
Rusya, büyük bir harpten donanmasız çıktı. Bizde otuz bu kadar senelik bir harbi itisafdan, bir mücadele zulüm ve istibdattan yine donanmasız çıktık. Onun için onunla bizim mukayeseyi mesaimiz büyük bir levhayı ibret nema olur. Şimdi o levhaya göz gezdirelim. Bu istatistik erbabı ihtisas tarafından yazılmıştır.
İSKENDERİYE ŞUBESİ REİSİ SAADETLİ MUSTAFA ŞABAN EL HAZERİ BEY EFENDİ.
İANEYİ MİLLİYEYE DEFATEN YÜZ LİRA İTASIYLA İBRAZI HAMİYYET EDEN SAROZ EŞRAFTAN CEVDET BEY.
Sayfa: 1059 – 1063
MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ İSKENDERİYE HEYET
MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ İSKENDERİYE ŞUBESİ AZASINDAN MUALLİM MUHAMMED MUSTAFA EFENDİ.
MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ İSKENDERİYE ŞUBESİ KÂTİBİ SULEYMAN EFENDİ
MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ SAROZ ŞUBESİ REİSİ NURAKUBLU NAZAR ZADE MUHAMMET ALİ BEY. MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ SAROZ ŞUBESİ AZASINDAN EŞRAFDAN FAİK BEY.
MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ SAROZ ŞUBESİ AZASINDAN MERKEZ KUMANDANI YÜZBAŞI HAMDİ EFENDİ.
MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ SAROZ ŞUBESİ AZASINDAN DAVA VEKİLİ YUVAN DANKOF EFENDİ.
MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ SAROZ ŞUBESİ AZASINDAN VE TÜCCARAN HANRİ FERACİ EFENDİ.
MÜSAVAT İKTİSADEYE OSMANLI FİLOSU MARMARİSTEN ÇIKARKEN.
BEŞ ÇİFTE FİLİKALARIN YARIŞA İHZARI.
Kadıköy 11.Şubat.1326
Bedii Nuri.
Sayfa: 1064 – 1090
**********
Mübahis içtimaiye
AVRUPA – ASYA HARP İKTİSADİYESİ
Mücadeleyi hayat fikri, on dokuzuncu asrın nısıf ahirinden beri ilmi içtimaiye sahasını kemali şiddetle iştigal etmektedir. Envai nebatat ve hayvanat arasında müthiş ve daimi bir mücadeleyi hayatiye hüküm ferma olduğunu ilk defa meydana çıkarmak şerefi, Darvin’den evvel Fransa müşahir tabiyeninden <<Bufon>>a nasip olmuştur. Hadisat uzviye ye bir nazarı tetkik ve tenkit ile bakan bu büyük mütefekkir, tabiatın daimi bir meydan harbi ve cidal olduğunu ve bu meydanda ihraz muzafferiyete hadim vesaitle mücehhez olmayanların her halde mahvolacaklarını söylemişti.Muahharen Malitus’un, Darvin’in, Spenser’in mesai azimesiyle ilim içtimaiye sahasına kadar tevsii nüfuz eden bu fakir, bu <<mücadeleyi hayat>> fikri, sosyologlarını el yevm ziyadesiyle meşgul ediyor. İlim içtima iyenin terkiyat hayret bahşası neticesinde meydana çıkan na mahdut bir takım meslek içtimaiye erbabı tarafından büyük itinalarla, uzun ve mu-şikâf müşahedat ve tecrübeyle tetkik ve tamikine çalışılan, <<le d’antic>> gibi <<nudikaf>> gibi <<burjuva>> gibi ulemayı hazıra arasında dura dur ihtilafat ve münakaşata sebebiyet veren bu meseleyi muazzele hakkında, onun iyilik veya fenalığı hususunda burada uzun mütalaalara girişecek değiliz. Yalnız bir hakikat müsbete, bir bedahet şeklinde olarak şunu söylemekle iktiza edilmeğe saheyi hayat bir saheyi cidal ve rekabettir; En küçük bir hücreden en muazzel bir bünyeyi içtimaiyeye kadar bütün mevcudatı hayatıye, umumi bir kanunun tahtı hüküm ve esaretinde bir biriyle çalışmaktadırlar. Feliks lö Dantekin dediği gibi, hatta hayat ferdiye bile bir asır harp ve mücadeledir. İster Darwine, Spencer’e itibaen bunun iyiliğini, ister matbuaten mazeret ahlakıyesini teslim edelim, her halde bu bir hakikattir ki kutlat hazireyi siyasiye cidal hayat sahasında ezilmemek için mefaret ve tahammülsüz bir himaye faaliyetle muzdariptirler Ve bu cemiyet hazire için her halde marazi bir haldir.
Cemiyet hazireyi medeniye arasında en feci ve en mühlik bir tarzda devam etmekte olan cidal. Bu gün en ziyade iktisadi bir şekil altında meşhûd olmaktadır. Ekanîm mezhebiyenin, hissiyat ulviyenin tevlit cidal ettiği zamanlar, artık bir daha avdet etmemek üzere na bedid olmuştur. Güstavlovun dediği gibi, eski Avrupa’dan büsbütün başka esaslar üzerine istinat etmiş
Sayfa: 1091
olan hali hazır Avrupası, hükümdaran ve kuvvainin değil amil iktisadi yenin tahtı nüfuz ve iktidarında bulunuyor. Bu hal, devri hazırın en başlıca alamet mümeyyizesinden biri olarak kabul olunabilir. Böyle bir devire has olan mücadelatın, tabii en ziyade bir şekil iktisadi tahtında rev nema olacağı muhakkaktır.
Avrupa heyeti siyasiyesi beyninde mucip ihtilaf olan mesaili hazire, ekseriyetle hâkimiyet iktisadi yelerine, tevsi nüfuz iktisadilerine ait olan ve en çok bir mahiyet iktisadiyeyi haiz bulunan meselelerdir. Her hükümet kendi emtiasına mahreç bulmak zarureti hayatiyeti altında bütün kuvvet ve maharetini sarfa, hatta alıl icap tahdidat
MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ BALİK OSMANÎ ŞUBESİ HEYETİ
1 – REİS KARTALİ EFENDİ. 2 – AZA NAMİYAS BEY. 3 – AZA B. KERESTECİYAN EFENDİ.
münasebete müracaata lüzum görüyor. Bu gün Avrupa hükümetinin takip etmekte oldukları siyaset istimariye, en ziyade mahreç tedarikine masraf bulunuyor. Hatta daireyi nüfuz mıntıkayı tabii mesailinde bile en evvel icabet iktisadiye ye meta biat olunur.
Hükümet hazire arasındaki bu rekabet şiddeti iktisadiye, tevlit ettiği netayic itibariyle Karun evliyanın en hûn-in muharebatından hiç şüphesiz daha mehâliktir. Rah tekâmülde henüz o kadar ilerleyememiş zavallı milletlerin bu sahayı cidal ve rekabette duçar olacakları avakib ve hiyma, kızgın Mısır çöllerinin yakıcı kumları üzerinde mütemadiyen çalışan eski Roma esirliğinden
Sayfa: 1092
daha feci ve müthiştir. Hukuku beşeriye unvan şaşaa dan altında bir takım hukuk mahileye istinat mevcudiyet etmek hayal perverliğinde bulunanlar, melel mütemadine yanında esaretin ademi mevcudiyetine hüküm edebilseler bile, hadisat ahireyi ictimaiyeyi nazarı dikkatlerinden kaçırmayanlar, elyevm eskiden pek çok fena bir şekil cedid esaretin iktisadiye sahayı ticarette başka bir millete mağlup olmuş olan heyeti ictimaiyeler, neticeten onun ribkayı esaretine girmiş olurlar ki bir heyeti içtimaiye için bundan daha vahim bir felaket tasavvur olunamaz. Mücadelat iktisadiyenin rüş hazırı, ati için asla ümit bahş görünmüyor. Almanlarla İngilizler, Avrupalılar ile Amerikalılar arasında devam eden mücadelat iktisadiye ve uruk beşeriye beyninde tedricen tezayid etmekte bulunan münaferet hissiye ve fikriye hasebiyle,
MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ EŞME SUBE REİSİ KAYMAKAM FAHRETTİN BEY.
atiyaten mücadelat iktisadiyeyi urkiye halinde ve şimdikinden pek çok feci bir şekilde rev nema olacaktır. Hadisat içtimaiye hakkında serdettiği nikat nazarın yeniliği ve derinliğile maruf olan mütefekkir Doktor Güstavlobun, atiyyen vuku bulacak büyük bir muharebeyi iktisadiyenin takribinden dolayı endişeli görünüyor. Onun fikrince istikbalin afakı müphem ve mechuliyeti <<şark>> ile <<garp>> arasında mutlaka zuhur edecek ve hayin bir harp iktisadinin izlal endişesiyle kararmıştır. . .
Sahayı ilim ve hakikatte istihracat hayal perveranenin saçmalığına kani olmakla beraber, Güstavlobunun bu fikrinde pek büyük bir hakikat mündemiç olduğuna eminim. Şeraiti hayatiye ve içtimaiye itibariyle yekdiğerinden pek farklı olan bu iki büyük âlim – şark ve garp yani Asya ve Avrupa âlimleri – arasında yakın bir istikbalde
Sayfa: 1093
büyük bir harbi iktisadi açılacağı alamet hazireden pek güzel anlaşılıyor.
Avrupa, şimdiye kadar memalik şark iyeyi bir makarr istihlak adu talki eylediği için, bütün istihsalatına orada bir mahreç bulacağına emin idi. Hâlbuki yavaş yavaş şark azim bir merkezi istihsal halini almakta ve garp piyasaları mahsulâtı şark iyenin istilayı tedricisine maruz kalmaktadır. Gayet kalil ve sehl el istifa bir takım ihtiyacat’ın tahtı hükmünde bulundukları için mesai yevmiyelerini garp amelesine nispeten fevkalade ucuz bir meblağ mukabilinde satan işçileri sayesinde, memalik şarkiye, Asya pek yakın bir zamanda garp ile büyük bir rekabete girişecek ve galip ihtimal neticeyi mücadelede haleyi zerrin muzafferiyet şarkın mai ve parlak ufukları üstünde parlayacaktır. Seviye dimağları hemen hemen müsavi ve yalnız tahtı hükmünde bulundukları ihtiyacat muhtelif olan şark ve garp sınıf metositesi yanındaki bir harp iktisadi, Güstavlobunun ad ettiği gibi her halde şarkın galebesiyle netice-pezir olabilir.
Şark ve Garp arasında hali hazırda mevcut olan mücadelatı iktisadiye, mahdut miktar bazı istihsalat zürraya ve sanayiye inhisar etmekte ise de, bunun yavaş yavaş tezayid edeceği kati ve muhakkaktır.
Hindistan, Japonya, Çin, Avrupa’nın emeli olan alet cedideye malik ve ucuz ücretli işçilerle Avrupa mamulâtına hatta şimdiden şedit bir rekabet icrasına başlamışlardır. Eskiden <<Manchester>> mensucat kutniyyesiyle dolan Hindistan piyasaları, el yevm İngiltere’ye, Çine ihracat mühimmede bulunmaktadır. Yarın bu memleketler, vasi toprakları altında medfun maden kömürleri sayesinde küşat edecekleri büyük tezgâhlarda Avrupa mamulât sanayisine mümasil mamulât meydana getirecekler ve bunları bütün Avrupa piyasalarına ihraç eyleyebileceklerdir. Amele ücretinin azlığından dolayı masarif ameliyeleri Avrupalılarınkinden pek çok ucuz olacak olan bu mamulât garp piyasalarını istila eder etmez, bu tufan ihracat karşısında Avrupa ilim iktisadiyesi büyük bir buhran hayatıyla sarsılacaktır.
Akvamın bünyeyi dimağıyelerinde mevcut hususiyetlerde ve bu hususiyetlerden tevlit edebilecek netayic zaruriye ye layıkıyla vakıf olmayan bazı kimseler, akvam şarkiye ve garbiye arasında zuhuru muhakkak olan bu harp müstakbel iktisadiye hakkında yanlış bir takım mütalaatta bulunmaktadırlar. Onların fikrince, Avrupa ve Asya amelesinin ihtiyacat’ı yönündeki bu adım tenasüp daimi bir hal değil, ancak, seviyeyi medeniyetin henüz aşağı olmasından müheyyit ictimaiyenin tesiratından neşet eden bir hal arzıdır. Şark medeniyeti medeniyet garbiye seviyesine yükseldiği zaman, şarklı ve garplı amele arasındaki
Sayfa: 1094
bu tahallif ihtiyacat derhal zail olacak ve mesela Çinli bir amele tıbkı bir İngiliz işçisi haline temsil edecektir.
Bu iddia yek nazarda biraz makul görünse bile, hadisat hazireyi ictimaiyeye dürbün bir nazarla nekran olanlar için asla şayanı kabul değildir. Şarklı ve garplı amele arasında bir gün vücut bulacağı tahayyül edilen bu tevazün, akvamın bünyeyi ruhuyeleri sabit kaldığı müddetçe gayri kabildir. Muasır insaniye hakkında tetebuat amikayı ruhiyede bulunan mütefekkirler, kabiliyet dimağıyeyi malik imkân tahvili hakkında hiç de nikbinane fikirler serdeylemiyorlar.
Muhayyet ictimaiyenin Asya amelesi üzerindeki tesiratını anlamak için Amerika’ya ve Avustralya’ya muhaceret eden Çinlileri nazarı tetkike almak kifayet eder. Filhakika bu gün kemali hayretle görülüyor ki uzun bir müddet Amerika muhayyet musaiyesinde yaşayan Çinliler, o muhayyet ziynet ve sefahatla asla imtizaç etmeyerek adet milliyetlerini, tabayı esas iyelerini şiddetle muhafaza ediyorlar. Bir Çinli her nerede olursa olsun, bir fincan çay ve bir avuç pirinçle iktifa ettiği için Avrupa amelesiyle rekabete her zaman muktedirdir. Kezalik bir Hintli, havayic zaruriyesini temine kâfi bir meblağ kalili elde ettiğinden sonra ondan fazlası için daima lakayttır.
El yevm şedid bir faaliyetle tezayid istihsalat etmekte olan Amerika, Amerika amelesinin Asyalı işçiler derecesinde dûn bir ücretle yaşayamamaları hasebiyle, atiyen Avrupa için büyük bir menbayı tehlike teşkil edemez. Fakat ötede yeni bir hareket hayatiye gösteren büyük, zengin, tabiatın bütün nam ve iltifatına bir mebzuliyet mefharet ile mazhar başka bir kıta, bir Asya kıtası var ki şerait hayat iyesinin iyiliği, ücret mesaisinin azlığı sayesinde yarın bütün Avrupa mahsulatiyle rekabete ve nihayet tevlit edeceği iktisadi buhranlar neticesinde hali hazır Avrupasını şedid ve vahim bir recfeyi ihtilal ile tezelzele etmeğe muktedir olacaktır.
3.Şubat. 1326/16.Şubat.1911
Köprülü zade Mehmet Fuat.
Sayfa: 1095
Asker!
Boru çalıyor. . . Güneş karşıki sırta yaslanmış, son şuasının saf, pak alnına çarparak batıyor. Haydi, silahını al. Namusu milleti muhafaza edecek olan bu silah ile yine namusu millet kadar büyük, namusu millet kadar ulvi sancağı Osmanlı sancağını selamlayacaksın:
Asker: Arya sancak. . . Semalar, yıldızlar kadar yüksek bir kahramanlığın şahidi, olan bayrağı selamlamak, sevmek sana bir namus, din, vatan mertlik borcudur. Haydi! O vazifeyi hem
Sayfa: 1096
Kendin için, hem silah arkadaşların için ifa et. . .
Bak. . . Sancak, sancağımız Osmanlı kahramanlarının, senin ecdadının ruhu gibi süzülerek iniyor. O inerken, senin ruhun semalara yükselmeli. Ecdadını düşünmeli.
Asker! Sen Osmanlı sancağını seversen, sen onun altında öleceksin. Öleceksin, fakat düşmana vermeyeceksin. Muhterem Osmanlı! Viyana surlarına dikilen bu sancaktır. Kosova Sahrasında şühedamızın mübarek naaşları üzerinde beratı rahmet gibi sallanan yine bu sancaktır. Preveze körfez muharebesinde <<Andrea Dorya>> bu sancağı selamlamış,
Yanan, batan düşman gemileri üzerinde yine bu sancak ebr kahramanı gibi sayeler salmıştır.
İşte boru öttü. . . İşte tefennün patladı. İşte sancak iniyor. Sen sabaha kadar o Osmanlı sancağının büyüklüğü düşünerek, uyu, uyan, yarın sabah o sancak yine yerindedir. Onu dost rüzgâr sineyi milletten koparamaz. . . El hak büyüklüğü milletin kahramanlığı onu saklayacak, daha pek çok asırlar o sancak dosta inşirah, düşmana haşyet, bahş edecektir.
Asker. . . Sancak indi. Haydi, sen de istirahat et. Yarın güneş hem Osmanlı
Sayfa: 1097
sancağına, hem senin vech mübareğine çarparak şanı millet gibi parlayacak. . .
Sancağımızı selamlayalım:
– Yürekten gelen bir ihtar – şu münasebetle bütün Osmanlılara samimi kalbimizden gelen bir ihtarı yazmaktan mani nefs edemedik:
Her millet, sancağına hürmet eder, sancak, milletlerin temsili şeref ve muhabbeti numuneyi ameliyedir. Her memlekette sancak geçerken büyük, küçük herkes ifayı tazimat eder.
Biz Osmanlıların sancağımıza muhabbetimiz nispetinde bu vazifede tekâsül ediyoruz. Bu lakaydı her gün
manzur çeşmi teessüf oluyor. Bir tabur geçerken ruhumuz yükseliyor, gözümüz yaşarıyor, eller çırpıyoruz.
Fakat bir kahramanın, dost hamiyetinde kemali vakar ile güya tarafını selamlayarak geçen sancağı selamlamağı unutuyoruz. Osmanlılardan rica ederiz ki sancak geçerken duralım. Ona bir tahfiyi taazzum gönderelim, sancağımızı sevdiğimiz kadar taazzumu da unutmayalım.
Sancağımızı selamlayalım.
Donanma mecmuası
Fem tarihi
GAZİ HASAN PAŞA
( mabad )
MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ PETRİÇ ŞUBESİ AZASINDAN NAZİF EFENDİ.
MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ PATRİÇ ŞUBESİ AZASINDAN MEHMET ŞEFİK BEY.
MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ KATRİN ŞUBESİ REİSİ EŞRAFINDAN FAZIL BEY.
1 – BAHRİYE MÜTEKAİDİNDEN HAFIZ ZEYNELABİDİN EFENDİ. 2 – BAHRİYE MÜTEKAİDİNDEN OFLU İBRAHİM EFENDİ. 3 – BAHRİYE MÜTEKAİDİNDEN SÜRMENELİ MUSTAFA BEY. 4 – AZA HAFIZ ZÜHDÜ EFENDİ. 5 – AZA ÇARKÇI MÜLAZIMI MUSTAFA ASIM EFENDİ. 6 – CAMİ KEBİR İMAM OĞLU HAFIZ EDİP EFENDİ.
BU ŞUBE ŞİMDİYE KADAR TEŞEBBÜSAT ZATİYESİYLE YÜZ ELLİ BİN KURUŞA KARİB İANE TEMİN EYLEMİŞDİR.
MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ HASKÖY KEÇECİ ŞUBESİ HEYETİ.
Ali Haydar Emir
Sayfa: 1109
Unutulmuş sahifelerden
<<ERTUĞRUL>> UN ZİYAI FECİİ
Haileyi garkına ait bir levha mecmuamızın bir sahifesini renkpezir melâl eden <<Ertuğrul>> sefinesi vaktiyle istibdadın iyi düşünerek değil fakat bir mülahazayı atiye ile Japonya ya gönderdiği bir sefinedir ki gönderenler ibhar mahiyete de şanlı Osmanlı sancağının husule gelen netayic hüsneyi idrak edemedikleri halde o sefine, ismine izafetle yad olunan kahraman celil elşanın varisleri olan Osmanlılığın yüzünü ağartmış idi. fakat hiçbir insana takatinin fevkinde iş tahmil edilemeyeceğinden o sefine de alay şan millet için çalışa, çalışa cihan insaniyete, temin ettiği şeref bütün millete, eğer neticedeki fecaat o zamanki kadar hükümete aittir.
Biz buna unutulmuş sahifeler demekle hata ettiğimizi de itiraf ederiz. Aranılsa hâlâ memleketin hücra bir köşesinde Ertuğrul ile garkı derya rahmet olan oğlunun matemini tutan bir valide bulunabilir. (Ertuğrul)un faciayı garkını o zaman gazetelere yazdırmayacak kadar gaddar olan hükümet, hiç kimsenin kalbinden silemedi. Fakat zaman geçtikçe tafsilat elim averi unutulmuş, zaten malumat müstahsile rivayet kabilinden bulunmuş olduğundan mecmua, bu hailenin tasvirini kelime ile fırçaya terk etmeyi münasip görmüştür.
Tafsilat muharrere adet ruzname şeklindedir. İfadat şairaneden ziyade aynen nakil vukuat ciheti el nizam olunmuştur. İçinde nice fahr aver nokta tesadüf olunur. Muhakemeyi ahval baadel mütalaa Osmanlı yüreklerine aittir.
1305 (1887) tarihinde Japonya imparatoru hazretlerine ihda olunan imtiyaz nişanını teslim etmek üzere Miralay Osman bey tahtı kumandasındaki Ertuğrul firkateyni ile Japonya ya azimete memur olmuştu.
O zaman istibdat zamanı idi. her iş gibi bu işte iyi düşünülerek yapılıyor. Yirmibeş senelik bir gemi Japonya gibi uzak bir yere gönderiliyordu. Gerçi bir sene evvel sefine tamir edilmiş ise de yine her halde bahriyemizin en güzide zabitlerinden en muntahib askerlerinden mürekkep altı yüz on bir can dokuz milden fazla yolu olmayan böyle ağır bir tekneye emniyet edilmemeli idi.
Her ne halse o sene temmuzun ikinci Pazar günü firkateyn alay sancaklarıyla donanıp geminin mızikası – ey gaziler! Havasını çalarak köprülerden çıkmış ve Marmara denizinde yelken açarak İstanbul ufkundan uzaklaşmıştı.
Sefine kanaldan geçerken kazara dümeni kırdığından tamir için bir müddet orada tevakkufa mecbur olmuş ve eylülün onbirinde Suveyşten hareket etmişti.
Esnayı rahde Cidde ve Adene uğranılarak yirmi yedi günde Bombaya muvasalat olunmuştur. Ekserisi İslam olan bu cesim şehrin ahalisi sefineyi temaşaya Osmanlı sancağını görmekten mütehassıl bir derya servere dalmışlar, fevkalade şenlikler yapmışlardır. Cuma namazını eda etmek üzere karaya çıkan zabitan ve efrada fevkalade ibrazı hürmet olunmuştur.
Ertuğrul Bombay dan sonra Colomboya uğramış, Colombo kalesini selamlamak için atılan topların
Sayfa: 1110
seslerini işiterek sahile koşan ahali üzerinde Osmanlı sancağı temvic eden firkateyni görünce kayıklarla gemiye gelmişler zabitan ve askerle ayrı ayrı musafaha eylemişler, mesarrat gözyaşı dökmüşlerdir. Bombay da olduğu gibi Colomboda da Cuma namazına gidilmiş ve hutbede itilâ şan Osmanî için dualar edilmiştir. Hasılı Osmanlı sancağı hemen kâmilen Müslim olan o civar ahalisi üzerinde tarifi gayri kabil bir tesir bırakmıştır.
Sefine Colombo’dan hareketle Seylan adasının cenubundan dolaşarak Bengal körfezine dahil olmuş ve 900 mil imtidad eden bu cesim körfezden geçerken sürekli sağnaklara ve şiddetli yağmurlara tutulmuştu. Dar ve tehlikeli bir geçit olan Malaga boğazı da mürur edilerek teşrinisaninin üçünde Singapur’a muvasalat olunmuştur.
Bombay da ve Colombo da yüz binden ziyade İslam sefineyi ziyaret etmiş, server islamiyan deryayı tutmuş idi. Singapur’da ise ahali islamın gösterdiği şevki server daha fevkalade idi. Osmanlı sancağını ilk defa olarak o denizlerde gösteren sefineyi görmek için yalnız Singapur ahalisi değil o civarda bulunan bir takım hükümeti islamiye prensleri, Cava ve okyanus yanın daha sair uzak adalarından pek çok züvvar gelmişler ve geminin güvertesinde cemaatle edayı salah etmişler ve mevlidi nebevi kıraat ettirmişlerdi. Bu tatlı hatıralar hala zebur hafıza olmalıdır.
Bir Cuma günü karaya çıkarılan ve şehrin münasip bir mahallinde terennüm saz olan Osmanlı mızıkasını dinleyen ahalinin hali meserreti o ana kadar emsali görülmemiş bir dereceye varmıştır. Singapur da her sene icrası mutat olan filika yarışlarına iştirak eylemiş olan Osmanlı birinciliği kazanmıştı.
Singapur iknasından Muhammed Sikaf isminde bir zat konağının yanındaki mescide Cuma namazını kılmak üzere gelenleri itam ettirmiş ve zabitana verdiği ziyafetlerde kırk türlü yemek ince saz ve esnayı taamda zabitanın köleler tarafından yelpazelenmesi gibi nice ikramlar edilmiştir.
Ertuğrul’un limanda aramı esnasında bilcümle merakibi bahriye islamiye gönderlerine Osmanlı sancağı keşide etmişlerdi. Umumiyetle İslam olan ora ahalisi tarafından şanlı Osmanlı bayrağının gördüğü bu hürmet fevkalade acanibin urük hasedini tahrik etmiş, kazan ve makinece lüzum görülen bazı tamiratın icrası için uzun müddet Singapur’da kalmağa mecbur olan sefine hakkında bazı fena havadis neşrine kalkışılmıştı. Bu şayia bilahare Singapur valisi tarafından resmen tekzip olunmuştur.
1306 senesi martının onunda (14.Kasım.1888) Singapur dan hareket edildi. Esnayı rahde Saygon limanında on beş gün azam ile kömür alındıktan sonra tekrar yola çıkılmış ise de rüzgârın şiddetinden emvac cesimeyi bahri sevk etmek mümkün olmadığından o civardaki küçük bir adanın limanlık olan tarafında üç gün kadar beklenilmiş ve fırtına sükûnet bulduğundan Saygon nehri methalindeki bir limana iltica edilmişti.
Ertuğrul nisanın sekizinde mahal mezkûrdan hareketle kâh makine ile kâh yelkenle yoluna devam ederek altı günde Honkong’a vasıl olmuştur. Honkongdan hareketi müteakip havaların şiddeti hala devam ettiğinden sefine yine yollarda tevakkufa ve kömür tedarikine mecbur kalmıştır. Saygon’a ısmarlanan kömür bir mavnaya yükletilmiş ve Çin donanması amirali Peng* mavnayı bir Çin gambotuna bağlayarak Ertuğrul’a göndermek suretiyle ibrazı insaniyet etmiştir. Velhasıl muvafık rüzgârlarda yelken kullanılarak mayısın onuncu ve ramazan bayramının üçüncü günü Nagazaki limanına girilmiştir.
(*) Amiral Peng daha sonra vuku bulan Çin Japon muharebesinde donanması mağlup olduğu için intihar etmiş olan talihsiz amiraldir.
Sayfa: 1111
Firkateyn Nagazaki de dört gün kalmış ve Kobe şehrine uğrayarak yirmi mayısta Yokohama limanına lenger endaz olmuştur.
Derhal istikbale gelen saray imparatoru teşrifat müdürü tarafından selam ve iltifat imparatoru tebliğ kılınmış ve ifayı resim hoş âmediye gelen Japon rical muvazzabitanı ve limanda bulunan ecnebi sefain harbiyesi sefineden toplar atılarak selamlanmıştır.
Kumandan Osman paşa ile maiyeti erkânı törenle bir saat mesafedeki payitahta azimet ve rükublarına tahsis edilen saray arabalarıyla ikametgâhı imparator iye muvasalat eylemişlerdir. Teşrifat mutada ile huzuru imparator iye çıkılarak nameyi padişahîye mahsus imtiyaz nişanı ve beratı desti hükümdarı ya tevdi kılmış ve imparator tarafından iki devlet arasında münasebat dostanenin izdiyadı temenni yatıyla beyanı memnuniyet olunmuştur.
Bade kraliçe tarafından remi kabul icra edilmiş ve teşrifatı umumiye nazırı vasıtasıyla kumandan Osman paşaya ve refakatindeki zabitana Japon nişanları verilmiştir.
O akşam sarayda keşide olunan ziyafette imparator hazretleri imtiyaz nişanını madalyasıyla taalluk etmiş oldukları halde hazır bulunmuşlardır. Devleti aliye hakkında ve Ertuğrulun sureti seyahatine dair tercüman vasıtasıyla sualler irad ve hediye varidasından nefaset ve mükemmeliyeti takdir yolunda da ayrıca beyanı efkar etmişler ve kumandan paşa tarafından dahi münasip cevaplar verilmiştir.
Ertesi gün hanedan imparatoriye mensubu prensler de ziyaret olunarak Yokohamaya avdet, Japon askeri tarafından icra olunan resmi geçit temaşa olunmuştur. Bir gün sonra bahriye nezareti tarafından bir ziyafet daha keşide olunmuş ve bu ziyafette Japon amiralleri ve ümera ve zabitanı hazır bulunmuşlardır.
Ertuğrul fırkateyni eylülün iptidasına kadar Yokohamada
Sayfa: 1112
avdet etmek üzere Kobe ye müteveccihen yola çıkmıştı. Yokahama dan hareketinin üçüncü Cuma gecesi Osiyma adası önlerinde kaya üzerine düşüp gark olmuştur.
Derununda bulunan altı yüz on bir kişiden altı zabitle elli yedi nefer kurtulmuş diğerleri garkı deryada şahadet olmuştur. (rahmetullah aleyhim ecmayin)
Görülüyor ki <<Ertuğrul>> hükümet seyahati itibariyle gayet parlak nam bırakmıştır. Fakat öyle bir sefine o havada o denizde gönderilemezdi.
bize öyle geliyor ki şuhedayı muhteremenin hevn nahakkı müsebbiplerini de serengün eyledi. Donanma mecmuası Ertuğrul şühedasına vesileyi rahmet olduğu için vazifesini ifa eylediği itikadındadır. Bu vazifeyi ifaya cümleyi davet eder.
Yine ümit ederim ki gayreti milliye, cemiyeti ümit yakın zamanda ihbarı muhitaya bir iki üç bin tonluk bir firkateyn değil muazzam zırhlılar azamını temin edecektir.
T.Hüsnü
Sayfa: 1113
SON ELÇİ
(geçen nüshadan mabad)
Sayfa: 1114 – 1118
MECMUANIN BİR SENELİK FİHRİSTİ
1 – Arzı maksat
4 – İlk hatve: Doktor Petraki
11 – Donanma cemiyeti nasıl doğdu: Fazıl Berki
15 – Muaveneti milliye cemiyetleri: Ali Şükrü
23 – Açmayalım kaçmayalım: Hüseyin Said
24 – Bütün orduya takdimi hürmet: Recaizade Ekrem
26 – Oğluma: Cenap Şahabettin
27 – Veriniz: M.R.
28 – Giride selâm: Şahbenderzade Hilmi
34 – Bir hatırayı sebavet: Raif Necdet
36 – Muhripler – deniz katilleri: Ali Şükrü
40 – Dreadnought (drıdnot): Ahmet Vahid
48 – Tahtelbahirler: Ahmet Vahid
54 – Sultan Mahmudlar: Mahmudmuan
57 – Cerbeden dönerken: Ahmet Refik
98 – Türkiyenin istikbali ve donanmamız: Ahmet Hilmi
102 – Ticareti bahriye Osmaniye: Ali Şükrü
Sayfa: 1118 – 1151
1.temmuz.1326 tarihinden 13.kanunsani.1326 tarihine kadar geçen müddette iktisap ettiği hal maliyesini mübeyyan tanzim kılınan hülasadır.
Medfuat ve mevcudat…….