DONANMA MECMUASI 54 (3.Ağustos.1914)

DONANMA MECMUASI 54 (3.Ağustos.1914)

0486_0006-54_Page_05

Pazartesi: Ramazan 11/ Temmuz 21   DONANMA donanma cemiyetinin haftalık gazetesidir.

    Bahası 40 paradır.

Matbua Hayrettin ve şürekâsı

abone:

İstanbul ve taşra için 40 kuruş/ ecnebi memleketlere 12 franktır.

0486_0006-54_Page_02

     Pazartesi: 21.Temmuz.1330  11.ramazan.1332                     DONANMA      

3.Ağustos.1914                                              merci: donanma cemiyeti merkez umumisinde daireyi mahsusa.

Nüshası 40 para                        donanma cemiyetinin haftalık gazetesidir.                                      Numara: 54

İntibâât – 10.Temmuz geçit resmi menazırından

0486_0006-54_Page_03

DONANMA TİYATROSU

Millet tiyatrosu cemiyetimizin tahtı idaresindedir.  Her gece, hissi vatanî, tarihi piyesler donanmayı pek son muhterem milletin inzarı rağbetine vâzi edilmektedir.  Yakında <tiyatro imtihanı> ismindeki büyük ve komik <revü> vâzi sahne edilecektir.  Ramazanın on dördünde (Selim Salis “üçüncü”) ve ertesi gece dineli (yemekli) olmak üzere <alemdar> piyesi oynanacak, iki gecenin bileti olan zevata tenzilat gösterilecektir.

40 para

     Vatandaş!

     Unutma ki 40 para donanma cemiyetinin ruh teşkilidir.  Sen bu gün ayda kırk parayı unutmazsan, yarın milyonlara mal olan dretnotlara malik olursun.

8 buçuk milyon lira

*  *  *  *

     Millet meclisinde bahriyenin adi bütçesi müzakere edilirken gönüllerin umumi bir mille meczub (cezbedilmiş) olduğu donanmanın istikbali hakkında pek az söylenmesi, fedakâr kalblere tesir etmiş idi.  Bu husustaki mütalaamızı geçen nüshamızda bildirmiş idik.  O makaleyi yazdığımız zaman, bahriye fevkalade bütçesi millet meclisine geldi.  Hükümet, milletten sekiz buçuk milyon lira istedi.  Bahriyemizin istikbali hakkında birçok söz isteyen gönüllerde bu sekiz buçuk milyon liranın bari altında azalmaz.  Belki, beklediğini bulanlara mahsus bir sevinçle işe başlar.  Çünkü bahri tekâmül namına sekiz buçuk milyon lira istemek, gönlün dileği vech ile bir donanma yapmak demektir.

     Şimdi sözü kısa olarak söyleyeceğiz:

     Fedakârlık günü bu gündür.  Hükümet lisanı hal ile millete, (Donanma hayattır.  Sizde donanma istiyorsanız, ben programımı yaptım.  Beş senede sekiz buçuk milyon lira istiyorum.  Donanmayı seven, fedakârlığa hazırlanmalıdır.)  Diyor, sekiz buçuk milyon lira fevkalade varidat ile cemiyetimizin toplayacağı ianattan ödenecek.  Varidatın kâffesi milletin vereceği para demektir.  Evvela bu noktadan sekiz buçuk milyon lirayı yine millet verecek.  Saniyen burada sarâhat var.  Donanma cemiyetinin toplayacağı ianat deniliyor.  Yani millete fevkalade varidat gibi bilvasıta değil bila vasıta hitap olunuyor. 

“””””””””””””””””””””””””””

Tetebbu

TÜRKİYE – HÂKİMİYETİ BAHRİYE

“ 2 “  (52.nüshadan devam)

     Türkiye için, kendi muhiti dâhilinde, hâkimiyeti bahriyeyi temin etmek bir meseleyi hayatiye teşkil ettiğini mukaddema (önce) söylemiş ve bu hususta kuvvetli bir donanmaya, muktedir ve mucerreb (deneyimli) mürettebata ve müstahkem üss-ül-harekât (karargâh) limanlarına lüzum olduğunu ilave etmiş idik.  Mesleklerinde bihakkın tahsil ve talim görmüş mürettebata malik olmayan bir donanmanın cesim biruh demek olacağını teemmül (düşünme) ederek, hâkimiyeti bahriyenin mabih-il-istinası olmak üzere, sadece donanma ve limanlardan bahis eylemiş idik.  Bu iki amil esasen hâkimiyetten birincisi olan donanmanın o saf matlubesi hakkında birinci makalemizde muhtasıren beyanı mütalaa edilmiş olduğu cihetle, şimdi limanların lüzumundan bir nebze bahis edeceğiz.  Sahil ve suya malik olan bir memlekette donanma için müstahkem ve muvaffak limanlar, icab eden mevkide üss-el-harekeler mevcut bulunmak icab eder.  Bu herkesin suhuletle takdir ve muhakeme edebileceği bir mesele olduğu için, lüzum mübribini tafsilen izaha hacet yoktur.  Bittabi müstahkem limanlardan bahis edilince, bunların gayri kabili nüfuz ve tahrib olunmaları farz edilirse de, bu zan ekseriya hakikate tevafuk etmez. Filhakika bir müstahkem limanın yahut bir üss-ül-harekenin gayri kabili zabt ve tahrib olması temenni edilir.  Bu ancak bir emel, bir gayeyi hayaldir.  Fakat Porte Arthur gibi mükemmel ve müstahkem bir limanı Japonların tahrib ve zabt etmeğe muvaffak olmaları da isbat etmiştir ki, bu gayenin sureti kattiyede temini kabil olamıyor.  Bu ademi muvaffakiyete tesisi kilitli masrafa mütevakkıftır.  Buralarda havuzlar, tamirat tezgâhları, kömür depoları ve saire bulunmak icab edeceğinden hayli para sarfına lüzum görülür.  Mamafih bu fedakârlığın temin edeceği fayda ve mahsurat o kadar çok ve esaslıdır ki masrafa bakılmaksızın tesisatta bulunmak ve maksadı temin etmiş olmağa tercihen düşünmek lazımdır.  Gerçi bir donanmanın haddizatında serbest harekâta muktedir ve kendi kendine bir unsuru kuvvet olması şarttır.  Bu nokta düşünülerek, ekseriya sahilde muvaki mustahkemenin lüzumsuzluğunu iddia edenler vardır.  Fakat bu fikir pek yanlıştır. 

     Bir millet ne kadar sulh perver olur ise olsun, donanmasının teâkub (devam eden) edeceği meslek ve gaye, lüzumu halinde, hemen harekât tearuziye (çelişme) icra edebilmek olmalıdır.  Çünkü tearuz edebilmek iktidarı harb icrası için en mühim şeraitten olduğu gibi, bilhassa hâkimiyeti bahriyeyi, yani sefaini harbiyenin ve ticariyenin serbest bir surette cevelanını temin etmek için donanmanın hakkıyla harekâtı tearuziye icra edebilmesi için, o memleket sahilinin muayyen nukatında (noktalar) ileri üss-ül-harekeleri bulunması ve bu muvaki müstahkemeden düşmanı tam zamanında takip eyleyebilmesi elzemdir.  Bittabi sahildeki üss-ül-harekelerden maksat sarf tedafüi harekât icra etmek yahut sahili muhafaza eylemek değildir.  Eğer maksat bundan ibaret olsa donanmanın icraatı teshil (kolaylaştırma) değil, bilakis tasayub edilmiş olur.  Çünkü donanmanın bu gibi mahalleri icabında müdafaa etmesi gibi bir vazife daha tahmil edilmiş olur.  Binaenaleyh, üss-ül-harekelerden asıl maksat, bu mevkide donanmanın teçhizat, levazım sairesini itmâm ederek düşmana ve sahneyi harekâta daha yakın bir noktadan taarruz edebilmesini ve donanma çıktıktan sonra, bu üss-ül-harekesinin kendilerini yine kendi kuvvetleriyle müdafaa edecek surette müstahkem bulunmalarını temin eylemektir.  Hülasa, bir ileri üss-ül-harekesinin bir filoyu tamir ve muhafaza edebilecek bir halde olması icab eder.  Üss-ül-hareket bahriyenin lüzumsuzluğundan bahis eden bazı zevat, Amiral Rucensuski’nin hiçbir üss-ül-harekede tevkif etmeksizin dünyanın diğer ucuna kadar giderek harp etmiş olduğunu söylerler.  Fakat bunu iddia etmek için, hâsıl olan neticeyi muhakeme ve tetkik etmek icab eder.  Eğer Rusya’nın faraza Singapur limanı gibi bir üss-ül-harekesi bulunmuş olsaydı, Rus donanması bu limanda tamir ve teçhiz edildikten sonra, hiç yorgun ve perişan bir halde olmaksızın, rakibine hücum edebilirlerdi.  Japonların ise, Porte Arthur ve Vladivostok limanları pişe-gah’ındaki (fabrika) sahadan uzak yerlerde aynı icraatta bulunmak için kuvvetleri kâfi değildi.

     Müstahkem limanların bahri ticaret tarikleri üzerinde bulunması lüzumu bedihidir.  Bu gibi üss-ül-harekeler, icabında sefini ticariye için birer iltica limanları halini alır.  Bu gibi iltica limanları mevcut olmadıkça, sefini ticariye ve nakliyatı ticariyeye tabi olan umum ticareti memleket tehlikeye maruz kalmış bulur.  Memleketimiz için ticareti bahriye derecesinde mühim diğer bir cihet daha vardır ki, o da nakliyatı askeriyedir.  Memleketimizin vaziyet coğrafyası ve bahusus dâhilen vesait mükemmeli nakliyeden mahrumiyeti, bahren nakliyatı askeriyenin teminini en mühim ve hayati mesailden biri derecesine getirmektedir.  Memleketimizde ticareti bahriye halen mateessüf vasi mikyasta ecanibin elinde bulunduğu cihetle, bizce nakliyat meselesi ticareti bahriyeye takaddüm ediyor.  Nakliyatı askeriyeye muvaffak olamamak ise, son balkan muharebesinde sabit olduğu veçhile, bizim için pek mühim bir saiki felaket teşkil eder. 

     Sanatı harbiye tahsil ve tetebbu edenlerin rehber ve nasih-i (öğütçü) samimisi olan tarih, hâkimiyeti bahriyenin hemen kâffeyi muharebatı bahriyede müthiş ve hayati bir amil teşkil etmiş olduğunu isbat edecek binlerce misal ile doludur.  Tarihin bize nakil ve tasvir ettiği vakayı azimeyi bahriyede değil, birçok küçük vakayıda bile bu hakikat sabit olmuştur.  Hâkimiyeti bahriye harp esnasında ve iki millet muhâsıma arasında tekerrür eder.  Sulh zamanında bu maksadı temin için mesaiyi mümküneyi sarf etmek, donanmayı bu gaye için hazırlamak, sahili bu maksat için muhkem etmek elzemdir.  Hâkimiyeti bahriye, bir milletin sefaini için tarik kestü güzardaki (yol üstü durak) hailleri bertaraf etmek demektir.  Yoksa sefaini bahriyeyi tahtı muhafazaya alarak himaye eylemekten ibaret değildir.  Hakkıyla hâkimiyeti bahriyeyi temin için, bu hâkimiyetin teessüsüne mani olan kuvveti, yani düşman donanmasını tahrip etmek şarttır.  Bir bahri devlet olan hükümetimizin hâkimiyeti bahriyeyi temin etmesi, hayatı memleket noktayı nazarından, pek mühim bir meseledir.  Bu hususta hükümetin icraatı ve milletin temayülatı istikbal namına pek mesut ve şayanı tebrik tezahürattan mağdurdur.  Devletimizin hâkimiyeti bahriyeyi temin etmesi için temini muktezi (gerekli) hususat ise bu memlekette kabili temindir.  Sahilimizde üss-ül-harekeler teşkil edebilecek pek mükemmel limanlar mevcut olduğu gibi, bu gün daireyi iadesince takib edilen meslekte bu gayeyi kâfil (kefil) addolunabilir.

Ahmet Vahid.

0486_0006-54_Page_06

İntibaat – parkın yeni kısmında vükela ve rical

Nasıl gitmişler

İkinci makale (53.nüshadan devam)

     Birinci makaleyi teessürle okuyan karilerim şimdi muharririn defter hatıratına baksınlar.                                      2.Nisan.1911

     Trablusgarb – periskofu, yarım mil açığa demirledi.  Bedbaht limanın şeraiti haziresi bunu iktiza ediyordu.  Fakat muhtasaran (kısaca) denilebilir ki;  Bu noktadan Trablusgarb, yeni bir zaire (ziyaretçi), bir levhayı dil-firib (cazibeli) iştiyak arz eder.  Nazar nüvaz, gayri kabili tasvir bir beyazlıkla müterra binalar, satıh bahride, bazı zarif avacacla (eğrilik) pek uzun bir taçtır.  Bu münevver, beyaz güzellik, küçük olur teraslarının ihtizazatı gibi gelir, hissiyatta, Afrika şedandini ihya ederdi.  Renksiz semanın yeşil noktalarına kadar yükselen bir meydan ziyade minare, yüzden ziyade bimami kubbesi, vasi, müdevver (yuvarlak) ve parlak guruplar teşkil ederek;  Daha şarka doğru imtidad eden pek yüksek hurma ağaçları, toprağın enlice bir dili üzerinde sallanarak;  Denizin üzerine dallı, yapraklı kaliçeler (halı) gibi dağılıyor.  Bu parlak ve ince mimariyi, yalnız iki küme, haşvi netle kırıyor, ufukta o yıkık viran vaziyetimiz dehmesiyle (türbe, mezar) İspanyol kalesi.  Küçük körfezin merkezinde, harab ve somut ve bütün kuvvenin ahengi kahır eden, açık şarab rengi bu yası, delik deşik pencereleri, kalın duvarları ile toprağın üzerine saplanmış olan valinin kasrı…

     Birkaç dakikada sandallar, bizi ve eşyamızı aldılar, sahile götürdüler.  Trablus’a girmek hiç güç değildir.  Bir nöbetçi polis, liman önünde, kendisine kolaylık olmak için, hususi küçük bir tahta üzerine konan pasaportları, hiç bakmadan çekiyor, iki üç gümrük memuru valizleri, sandıkları yokluyorlar.  Hiçbir şey bulamayınca geçmek mezuniyetini, bizim muhareceretimizi deruhte eden otel hizmetçisinin elindeki şık koleksiyondan bir kâğıda Türkçe harf ile yazıyor.  Sonra eşyamız tekrar hamallara yükleniyor, bir çeyrek sonra oteldeyiz.  Yalnız, son muamele olarak, hamalların yeni tarifesi, asla fazla bir şey istemeden, hiçbir protestoda bulunmadan ve asla hoşnutsuzluk göstermeden, İngiltere’de bile bu kadar iyi, bu kadar zahmetsiz ve yorgunluksuz çıkılamaz.

     Trablusgarb’a dair bütün okuduğum kitaplar, bu şehrin, bazı şayanı merhamet itiyadatına karşı, müteyakkız (uyanık) bulunmağı tavsiye ediyorlar.  Denizden gelenler, şaşaadar ve güzel bir manzara ile karşılaştıkları halde ayağınızı karaya kor komaz, o vakte kadar mechul ve haşin hakikat, kendisini gösterir, diyorlardı.  Bu sebeple, kendimi kuvetli bir aldanmamağa hazırlamış idim.  İnsanların ve eşyanın metihden, hemen karaya ayak basmamı bekleyen şayanı nefret pisliklerine mukavemet için, tekmil kuvvetimi toplamış idim.

     Kitapların faydası, mevzu bahis olamayacak kadar bedihidir.  Bu defa, hemen hemen güzel ve bir karıncalık gibi gelen giden ile karışık olan bu Libya memleketinde, beni mütehammil kılmağa muvaffak oldular ki, o hatta uzun zamandan beri vaadinde nöbet ederek denizden gelen ziyaretçilerine karşı, azim tebessüm hüsnü beyazını isâl (kavuşma) eden memleketin müttehiden (birleşik) temin ettikleri müthiş pisliği doğru çıkmadı.  Evler birbiri yığılmış, zavallı küçük dükkânlar biri birinin içine girmiş.  Karma karışık bir halde;  Fakat sağlam yapılmış, iyi hıfz edilmiş.  Umumi yollar yapılmış ve temiz…  Fakat çok dar ve sefil!  Kaldırım döşenmemiş.  Hiçbir şey görünmüyor ki, şayanı esef olmasın.  Güya cünün-ü engiz bir bahtsızlık, Trablus yollarının üzerlerinde sanki mahkûktur (kazılmış).  Biz Avrupalılarda şeraiti iktisadiye, insanları bu derece doğrudan doğruya kurbanı sefalet ve Tâûn (veba) etmez.  Bunu anlamak için, böyle bir toprağa gelmek lazımdır.  Burada kendi kendine bırakılmış, hiçbir desti ihtimam dokunmamış, istihsale kadersiz bu Arap çehrelerini batı, hayata hasis ve hain düğümlerle merbut;  Sanki sahralarının doğurduğu bütün fenalıklarla beraber yalnız bir gün ile yaşamağa muktedir bu profillerin, ne gibi şeraiti ırsiye ile nasıl usulü ve gayri kabili inhidâm (yıkılma) ve ihata bir felaketi beşeriye ile yaşadıklarını görmelidir. 

     Sabahtan beri otelin kapısında bekleyen on dilenciye yalnız bir metelik sadaka vermek, Trablus daireyi sefaletin dehşetini tayin etmek için kâfidir.  Meteliği verdiniz mi?  Bu şayanı hayret hediyenin o vazi meserreti bir hamlede, şehrin bir başından öbür başına vasıl olur.  Sanki daha uzak yollardan, manyetizmalı bir tufanın nidayı davetine koşuyorlar gibi, sürülerle dilenciler hemen gelirler.  Çuval parçalarına sarınmış bedevi çocukları, siyahlı kırmızılı bezlerle örtünmüş, karma karışık ve kınalı saçlar, ellerinde, burunlarında, çenelerinde dövmeler ile bedevi kadınları, (bedevi kadınları dahi dilenirlerken bile yüzlerini açmazlar).  Bu yegâne elbiseleri ve kucaklarında küçük çocukları ile gelirler.  Saman sapı gibi ince kolları ve bacaklarıyla, sefaletin en asil numuneleri gibi, etrafa narin ve korkunç bir maskara siyyarı veren, sahranın içerilerinden kervanlarla getirilmiş ihtiyar seyyahlar, Yahudi gençleri beyaz yüzleriyle ayaklarınıza hâkim olarak, her halde kunduralarınızı lostra etmek isterler.  Eğer ret ederseniz, size harap bir İtalyanca, ince bir kadın tebessümü ve başka şeyler takdim ederek, bir tek kelime ile cinnetinize hüküm verirler.  Bir hamlede sizi sıkarlar, etrafınızda azim kalabalıkla, şarkın mevsuku sefaletini ihya ederler…

 

TÜRKİYENİN TAKSİMİ

Hakkında yüz proje

Mabad

Muharriri: Romanya siyasiyesinden Trandafir G. Djuvara 

(Donanma mecmuası 49-50-52-53-54 içeriğinden devam)

     Bir ihtar

     Eserin mukaddemesinde söylemiş idik.  Bu büyük kitapta malüm (Renold)un bir mukaddemesiyle sahibi eserin bir mütalaası vardır.  Profesörün mütalaasını aynen yazdık.  Şimdi sıra sahibi eserin mütalaasına geliyor.  Biz bir uzun mütalaanameden lazım gelen yerleri iktibas edeceğiz.  Ondan sonra taksim projelerine başlayacağız!

     Bu saatte Avrupa Türki hemen kamilen taksim olunmuş gibidir.  Zan edildiğine göre bazı acül (aceleci) zevat Asya Osmani için de aynı meseleyi mevzu bahis ediyorlar.  Hissin tabiri istimâl (kapsama) etmek için de mıntıkayı nüfusun tayininden ve hulülü misahaneden bahis edildiği zaman, ihtimal taksim baid (uzak) değildir.  Muhtariyet kazanan eski Türk vilayetleri, Macaristan, Yunanistan, Romanya, (1) Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan, Arnavutluk, Cezayir, Tunus, Mısır, Trablus, Transilvanya, Ermenistan, Rusya ya ait olan kısmı Kırım, Kıbrıs, Girit, Sisam, Rodos ve ilahiri adalar en nihayet Türkiyenin ribkayı (bağlı) hakimiyetinden kurtuldular.

     Teczie (bölünme) tedricen vuku bulmuş Avrupa-ı Osmani de milliyet desturuna tabi olmuş, alakadar devletler tarafından mülhem muharrirlerin layenkati (kesintisiz) teklif eyledikleri gibi hemhudut (sınırdaş) olan büyük devletlerin menfaatine pek az hadim (yardımcı) olmuşdur.  Taksim tasviratında henüz vurulmayan aslanın derisi satılıyor.  Türkiyenin araziyi vasisi kağıd üzerinde taksim olunuyordu.  Düveli muazzama arasındaki rekabet, Osmanlı imparatorluğunun vücudunu avrupanın muvazeneti elzem bir hale getiriyordu. (2)  Hatta bazı mütefekkirler Türkiye’nin medeniyeti garbiye yi kabul etmeğe müstaid (yetenekli) olduğunu iddia ediyorlardı. (3)

     İtiraf etmelidir ki idareyi meşruta (koşullu) ilanı üzerine istanbulda icra olunan son tecrübeler ümit olunan netaici (sonuç) vermemiştir.  Türk vatan perverleri elan, daha mütecanis bir halk ile Osmanlı imparatorluğunun bekayasını istikbal tanzime muvaffak olacaklar mı?  Akvamı islamiye için pek mühim bir mesele mevcuttur.  Medeniyeti hazıreyi kabule hakikaten gayri müstaidd (istidatlı) binaenaleyh istiklali millilerini kayıp ederek Hıristiyanların tarafından idare edilmeğe mahküm mudurlar?  (4)  1738 de marki dar Janson, “bu Muhammediler de Endülüsler gibi beş altı asır devam edecek, bilahare koca padişahlık sönecektir.” Diyordu.  Bu tahminde Montesquieu’da olduğu veçhile isabet var mıdır?

     Hakşinas ve bitaraf olmak için Müslümanlar ile Hıristiyanların münasebatında daima meşum bir imtizaçsızlık hükümferma olduğunu kabul etmek lazımdır.  Asrı hazırın fikir musamahakaranesine rağmen bu iki din arasında elan maye-i (maya, güç) adavet (düşmanlık) vardır.  Bu ise en ziyade Hıristiyanlarda meshuddur (gözlenmiş). (5)

     Türklerin Avrupa’ya vürudundan evvel hükümeti Hıristiyaniye Türkleri Asya’nın mümkün olduğu kadar içerilerine teb’id (uzağa sürme) etmek için kendi aralarında istişare ediyorlardı.  Ehl-i salib (haçlılar) müverrihleri şarkın taksimini tavsiye ediyorlardı.  1306 da ise Pierre de Beauvoir (Charles de valua) nın İstanbul imparatorluğunu zabt etmesini teklif ediyordu.  Bu fevkalade memleketler garplıları gayri mer-i bir kuvvet ile cezb ediyor, hatta Hıristiyanlara ait olduğu zamanlarda bile zabt ve istila için muharebelere girişiliyordu.  Bilahare bu memleketlere Türklerin yerleşmesi garplılara müdahale için güzel bir fırsat ihzar etti. 

     İstanbul’un Türkler tarafından zabtını takip eden asırlarda ehl-i salib muharebatının husule getirdiği tehyici (heyecan), Türkiye’nin taksimi hakkında vücuda getirilen gayri kabili tadat projeler idame etti.  Bunların bazıları muhterishane, bazıları dâhiyane, bazılar da muhallilatdan (ilaç) ibaretti.

    X. Leon, V. Paulus, VIII. Clement gibi meşhur papalar, birinci François, birinci Maximilian, ondördüncü Leon, birinci Aleksandr, birinci Nikola gibi zi (sahip) nüfuz hüküm daran meydana birçok projeler koydular. 

     1 – Bütün bu zikir ettiğimiz memleketler arasında yalnız Ulah, Eflak ve Buğdan Türkiye’ye hakikaten tabi olmamışlar, daima muhtariyete malik olmuşlardır. 

“muharrir”

     2 – Meşhur Pit Türkiye’nin bekası İngiltere için bir hayat memat meselesi değildir diyen kim olursa olsun müzakere etme diyor.

“muharrir”

     3 – Hazreti Muhammed’in bir dahi olduğuna “

     4 – Cihanda müstakil olarak ancak iki hükümeti islamiye mevcuttur.  Türkiye, İran.  Hindistan hükümetleriyle mahsusatı senevîye alan Afganistan bu meyana ithal olunamaz.  “muharrir”

     Muharririn Afganistan hakkındaki hükmünü biz doğru bulmuyoruz.   “mecmua”

     5 – bu hükmü veren bir Hıristiyan’dır.  “mecmua”

*** mabadı var ***

 

Hadisat

HIDÎV MISIR’A SUİKAST

     Geçen gün Babı âli önünde patlayan birkaç el silah işitenleri duçarı heyecan etmiş olabilir.  Fakat netice itibariyle şayanı teessüf vakaya sebep olmamış, belki hükümet, vefayı aniye karşısında mütelaffız (söyleyen) ve mütebassır (gözü açık) olduğunu fiiliyat ile ispat eylemek itibarıyla bedhah hane dersi ibret olmuştur.

     Hıdiv Mısır, Üsküdar’da ticareti bahriye kaptan mektebine müdavim Mısırlı Mahmut Mazhar isminde bir gencin suikastına hedef olmuştur.  Fakat gerek müşarileyhe, gerek damadına atılan kurşunlar tehlikeli mahallere isabet eylememiştir.  Suikast sahibi olan genç akab vukuda (hadise sonrası) kuvveyi inzibatiye tarafından derhal itlaf (öldürme) edilmiştir.  Suikastın sahnesi olduğu, Mazharın refiki olmadığı anlaşılmıştır.  Bir de bu münasebetle o günkü hadisata ait en son üç resmi mecmuaya derç ediyoruz.

                        0486_0006-54_Page_09Hadisat – suikasttan sonra:  Babı Âli’nin önü.

 0486_0006-54_Page_09-2Hadisat – maktul sedyeye konurken.

 0486_0006-54_Page_09-3Hıdiv Mısır’a suikast’a teşebbüs eden Mahmud Mazhar.

AVUSTURYA – SIRBİSTAN MUHAREBESİ

     Nihayet Avrupa’nın korktuğu, nice müddetten beri hoş istirahatını bile feda ettiği sulh ve salah âlemi gayet garip bir şekle girdi.  Avusturya – Sırbistan’a ilanı harb etti.  Bu gün cihanın her tarafında seferberlik var.  Hummalı bir faaliyet ki baş döndürüyor.  Bankalar telaş içinde.  Ahali mevduatı geri çekiyor.  Bize kalırsa, bu hal Balkan harbinin neticesinde Avrupa tarafında gösterilen insafsızlığın mücazatıdır (ceza).  Çünkü hiçbir zaman gayri tabii ve muvazenesiz bir hal devam edemez.  Balkan harbi, Londra konferansı, Bükreş muahedesi hepsi Balkanlarda temini istikrar, tatmini efkâr edemedi.  Tazmini hasar yerine tezyid-i (artırma) hasar oldu.  Herc ü merc başladı.  Gayri kabil-i hazım, büyük lokma yiyenler şımardı.  Nihayet bu herc ü merc Avrupa’ya da sirayet etti. 0486_0006-54_Page_12

 hatırat – 10 Temmuz’da parkın önündeki kalabalık.

0486_0006-54_Page_16Yunan donanmasından numune:  taht el bahir.

0486_0006-54_Page_16-2Mahud Averof

0486_0006-54_Page_16-3 Büyük ve yeni dretnot muhriplerinden biri.

DONANMA

İlave kısmı

BAHRİYE HAVADİSLERİ

İTALYA

     Bir seferberlik tecrübesi – La Spezia limanında geçenlerde bir seferberlik tecrübesi icra edilmiştir.  Sabaha karşı nagehanı (ansızın) olarak endaht edilen birkaç top vasıtasıyla mevkii müstahkemin (sağlam) hali harpte bulunduğu ilan edilerek bütün kuvveyi berriyye (kara askeri) ve bahriye zamanı seferdeki vazifeleri başına davet edilmiştir.

     İtalyan gazetelerinin beyanına nazaran bu tecrübe sürat ve intizam noktayı nazarından şayanı memnuniyet bir tarzda neticelenmiştir. 

     Kristof Kolomb dretnotu – İtalya’nın “Kristof Kolomb” dretnotu için imal edilen 381 milimetrelik toplardan birinin tecrübesi geçen ayın yirmi yedisinde icra edilmiştir.  Bu tecrübe kemali muvaffakiyetle neticelenmiştir.

     Yakın zamanda, bahriyeye tahsis edilen son topların 8000 metreden endaht tecrübeleri icra edilecektir.

BREZİLYA

     Yeni bir dretnot – Brezilya bahriye nezareti devleti Âliye’ye fürûht (satış) edilen <Rio De Janeiro> dretnot’unun yerine kaim olmak üzere 30000 tonilato mai mahrecinde ve 15 pusluk toplarla mücehhez yeni bir dretnotun inşasına karar vermiştir.

     Bahriye nezaretiyle Armstrong inşaatı bahriye şirketinin mümessilleri arasında akit ve tanzim edilmiş olan kontrato yakında imza edilecektir.

FRANSA

     Bahriye nazırı ne diyor – Fransa bahriye nazırı Rusya’nın faaliyeti bahriyesini zikir eyledikten sonra Fransa’nın bu hususta müttefikinden geri kalmadığını ve bahriye programının mevkii fiile isalı hususunda kendi seleflerinin yorulmaz bir sayi ile çalışmış olduklarını beyan etmiştir.  Bahriye nazırı diyor ki:

     Düveli ecnebiye bahriye programlarının tesri (hızlandırma) ikmali için bazı tedbir iddihaz edildikçe bir de kendi programımızı ikmal için isticalde kusur etmiyoruz.  Biz teslihatı (silahlandırma) bahriyeyi tezyid etmek taraftarı değiliz.  Bilakis bu babda bir fasıla da verdik.  Fakat Bahri Sefid’deki hâkimiyetimizi idameye mecbur bulunduğumuzdan bu vazifemizi ihmal edemeyiz.

     Nazır son bahriye manevraları hakkında sitayişkâr beyanatta bulunduktan sonra büyük muharebe kruvazörlerinin noksanından bahis eylemiş ve fakat Bahri Sefid’de bulunan sair donanmaların da aynı halde bulunduğunu ilaveten dermeyan eylemiştir.  Tayyare ve kabili sevk balonların büyük hizmet ifa edebilecekleri ümit olunmaktadır. 

     Seferberlik tecrübesi – Temmuz’un dördüncü günü, Fransa’nın bütün şimal garbi limanlarında gayet mühim bir seferberlik tecrübesi icra edilmiştir. 

     Şimal filosuna mensup olup <<Dunkerque>> limanından hareket eden üç kruvazör, sabahleyin saat altı raddelerinde nagehan olarak <<Calais>>nin önünde görünerek boğazın garp sahillerini bombardıman etmeğe başlamışlar ve biraz sonra filoya mensub bütün torpidolar icap eden kömür ve mühimmatı derhal almak üzere <Calais> idareyi bahriyesine müracaat etmişlerdir.  Şimal filosunun kumandanı, bu tecrübe ile hakiki bir <rekord> istihsal edilmiş olduğunu beyan eylemiştir.

     Cherbourg ve Le Havre limanlarında da buna mümasil birer tecrübe icra edilmiştir.  Aynı zamanda şimal muvaki bahriyesi kumandanı bütün cephedeki bataryaların seferberliğini ilan eylemiştir.  Bu suretle Cherbourg ile Le Havre arasındaki deniz cephesi zamanı seferdeki tertip mucibince işgal edilmiş ve <Calais>ye karşı taarruz eden mefruz (farz edilmiş) düşman donanmasının taarruzuna karşı intizar vaziyetinde kalmıştır.

ALMANYA

     Yeni bir inşaat layihası – “Centrum Correspondance” gazetesinin verdiği malumata nazaran bahriye nazırı tarafından “Reichstag” meclisine yeni bir layihayı bahriye takdim edilmek üzeredir.  Bu layiha ile mühim bazı sefain harbiye inşasının teklif edileceği zan olun olunmaktadır.

YUNANİSTAN

     Mississippi (Kilkis) ve İdaho (Limnos) kruvazörleri –  Yunanlıların Amerika’dan satın aldıkları Mississippi zırhlısına miralay Vilahapolis ve İdaho zırhlısına miralay Durutis kaptan tayin edilmişlerdir. 

AMERİKA

     Bahri muhit itlasının tayyare ile müruru – bahri muhit ittilasıyı (bilgi) tayyare ile mürur etmek müsabakasına dâhil olanlardan mülazım “Porta” esnayı musabakada takip edeceği tarik havayi hakkındaki fikrini ahiren tebdil etmiştir.  İrlanda sahilleri istikametinde uçacağı yerde şimdi doğrudan doğruya arzı cedidten <Azur> adalarına uçacaktır.  Bu adalar Amerika toprağından 1190 mil uzaktadır.  Bade Azur’lardan Vifo’ya 933 mil ve Vifo’dan da Plymouth limanına 523 mil gidecektir.  Bütün bu mesafe 2655 mildir.  Mulazım Porte bu 2655 mili saatte 100 mil süratle hareket etmek ve birinci mesafeyi 20, ikinci mesafeyi 16, üçüncü mesafeyi de 9 saatte kat etmek suretiyle 45 saatte ikmal edebileceğini tasavvur ediyor.  İrlanda tarikiyle gitmiş olsaydı seyahati 45 saatte ikmal edebilirdi.

     Bu tebdilin yegâne sebebi fazla benzin tahmili dolayısıyla tayyarenin süratinden ziyade kayıp etmesinden neşet etmiştir.

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.