DONANMA MECMUASI 7 / Eylûl.1910

DONANMA MECMUASI 7  –  Eylûl.1910

Cağaloğlunda <<matbaayı Hayriye>> ve şürekâsı

Barbaros zırhlisi

MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ KONGRESİ

HANDANI SALTANATTAN İLK DEFA İANEYİ MİLLİYEYE İŞTİRAK EDEN  ŞEHZADE DEVLETLİ NECABETLİ SELİM EFENDİ HAZRETLERİ

 İaneyi milliyeye 27456 kuruş iata eden İskeçe eşrafından Mehmet Şükrü paşa mahdumu İbrahim Bey.

MAHMUT ESAT.

Sayfa: 578 – 579 – 580 – 581 – 583

BERİ VE BAHRİ ORDULARIMIZ ARASINDA HUSUL TEVAZÜN

Ankara şubesi müessesi valiyi sabık Ferit paşa hazretleri

Ankara levası kumandanı ve ianeyi milliye cemiyeti reis evveli mirliva Mehmet Kâni paşa hazretleri.

Mahmut Muan

Sayfa: 584 – 585 – 586 – 587

KOTRADA

<<şiir>>

Ali Rıza Şevki.

Sayfa: 588

SÜYÜLZER

<Tevfik Fikret Beye>

8.Haziran.1326

Celis.

Sayfa: 589 – 590

Fam edebi

DENİZ ALTINDAKİ OSMANLI ŞEHİTLERİNE MEZAR TAŞLARI ZIRHLILARIMIZDIR!

İaneyi milliyeye 23224,25 kuruş iata eden (1) İskeçe eşrafından Dramalı Mahmut bey eşraftan  (2) Dramalı Mehmet bey (3) eşraftan ve belediye azasından Adil bey.

 Turgut reis zırhlısı

Ali Rıza Seyfi

Sayfa: 591 – 592 – 593 – 594

Torpidolar için almanyaya izam olunan komisyon ile muaveneti milliye ve yadiğarı millet torpido muhriplerinin süvari ve çarkçıları.

Sayfa: 595

Elvahı tarihiyeden:

ARMADANIN HİZMETİ

CEZAYİR BAHRİ SEFİD VİLAYETİ CELİLESİ VALİSİ REŞİT PAŞA HAZRETLERİ

  DONONMAYI OSMANÎ MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİNİN CEZAYİR BAHRİ SEFİD ŞUBESİ REİS EVVELİ DAVA VEKİLİ MİDİLLİLİ NİKOLA MAZAFİ EFENDİ.

 

İskenderiye murahhası Ziya Bey

 

İaneyi milliyeye altın saat ihda eden İzmir’de terzi Ardeşas Efendi

Mahdumu yedi yaşlarında Kaluset Efendi.

M. Rauf

Sayfa: 596 – 597 – 598 – 599 – 600 – 601

BÜYÜK PETRO VE OĞLU

<<mabadı ve hitam>>

Muaveneti milliye cemiyeti İzmir şube reisi Emin Bey.

 Muaveneti milliye cemiyeti İzmir şubesi azasından Estepan Kasbaryan Efendi.

 Muaveneti milliye cemiyeti İzmir şubesi azasından su yolcu Hiristaki Efendi.

Muaveneti milliye cemiyeti İzmir şubesi azasından Bahur Nuvaro Efendi.

Muaveneti milliye cemiyetinin Yozgat şubesi

(1) resisi evvel jandarma kumandanı Adil Ranat Bey (2) reis sani hacı Umur efendi (3) azadan Mahmut bey (4) aza hacı Kirkor efendi (5) aza Abbas bey

TURGUT REİS ZIRHLISI

18.Haziran.1326

Mustafa Kemal.

Sayfa: 602 – 603 – 604 – 605 – 606 – 607 – 608 – 609 – 610 – 611

DENİZ FENERLERİNİN TARZI İNŞASI

     İnsanların en ziyade şaşanı hayret mülahazalarından biri de leylen ziya hâsıl edecek çareler düşünmeleri ve bu babda vesait ihzar eylemeleridir.  Geceleyin bir zulmeti amik içinde envarı ziyaiye ile pırıldayan bir şehir nazara ne kadar hoş gelir;  Denizde iltimaat kamerin münfesih olduğu, kuvvayı sabite ve seyyarenin göz yumduğu gecelerde melahinin ne derecelere kadar müşkülata düştüklerini herkes tasavvur edebilir.  Bittabi, karada esvaka konduğu gibi denizin her yerine fener rekzi mümkünsüzdür.  Ma hiza, adem meriyeti halinde denizde sefaini duçar tehlike ve kaza edecek birçok topuklar, kayalar, vesaire mani bahriye mevcuttur.  İşte gerek bu gibi kayalar üzerine ve gerekse sahilin menatık mehlekesi hududuna ve karaların denizle mülsak aksam mehlikesi üzerine insanlar bir takım fener kuleleri inşa etmişlerdir ki,  koyu karanlık sular üzerine ziyayı isale eden bu fenerler vasıtasıyla kaptanlar tarik sefineyi tashih ederler ve tehlikeye girmekten kendilerini halas eylerler. 

Mataban burnundaki ihtiyar:

     Birçok seneler mukaddem, keşif karanlık bir gece Yunan sahiline yakın bir mahalde bir gemi seyir ediyordu.  Karanlık fevkalade kalın olmakla beraber kaptan da geminin yolunu şaşırmıştı.  Binaenaleyh sabaha kadar gemiyi deniz üzerinde eğlendirmeye ve bu veche ile sabahlayarak ferdası günü rotasını tayin etmeğe karar vermişti.  Kaptan gemiyi yolundan alıkor komaz, bir ses:  <<bir fener görüyorum!>> diye yükseldi.  Filhakika gayet uzakta kuvvayı sabite gibi deniz üzerinde muğlâk, hafif ve donuk bir ziyanın liman ettiği müşahede olunuyordu. 

     Bunun üzerine kaptan <<nerede bulunduğumuzu şimdi anladım, tam Mataban burnun müthiş ve tehlikeli kayalığına yaklaşmışız.  Burada munzeviyane yaşayan bir salihur da adam vardır;  Civardan geçen bir geminin makine sedasını işitir işitmez, derhal o sefinenin kayalara doğru gitmek üzere tehlikeye maruz bulunduğunu anlar ve tıpkı şimdi bize yaptığı gibi, mini mini fenerini

Sayfa: 612

 yakar ve onu sallamağa başlar.>>  kaptan nerede bulunduğunu artık anlamış olduğundan gemiye tekrar yol verdi ve kemali emin ve selametle seyirine devam etti.

     Sefainin duçar mahallin olduğu birçok yerler malumdur.  Bu gibi mahallerde muhtefi kayalar;  Denize doğru çıkmış muhib yarlar;  Dışarıya kadar imtidar etmiş kumsal topuklar mevcuttur, binaenaleyh sefainin, bu gibi mevani ve araz bahriyeden kendilerini korumaları lazımdır.  Fakat bu hizmette kullanılacak, elinde feneriyle suyun, denizin kenarına kadar inecek ve bu veçhe ile arayi tarik selamet eyleyecek adamlar tedariki müşküldür.  Ancak bu hizmet, sahilin mürtefi ve münasip bir mahalline inşa olunan ve satıh bahriye muhtelif tabiat ve o safta isâr envâr eyleyen fenerlere kalmıştır.

     Mütehevvir dalgalar ortasına bir fener kulesi inşası:

     Bu gibi fenerler her türlü mevkie inşa olunabilirler.  Bunların bazısı karalar üzerine;  Bazıları denizde mevcut ve daimi suretle emvac ile yıkanan kayalar üzerine inşa olunurlar.  Bazıları da kum üzerine bina edilirler.  Fakat bu tarz inşaatta hayli müşkülata tesadüf olunur;  çünkü temel atılmazdan mukaddem kuleye metin bir kaide teşkil için evvel emirde gayet cesim kazıkların yumuşak kuma kakılması bir emri zaruridir.  Fener kulelerini inşa edenler minare ve kuyu yapanlar gibi cesur ve sahibi azim ve metanet ve maharetli kimselerdir.  Şayet emvacın savruntuları ameleyi işgal etmese işin bitmesi o kadar uzun bir zamana ihtiyaç göstermez.  Hâlbuki bunlar o kadar uzun bir zaman çalışamazlar, mütehevvir denizler onların olanca mesaisine mani olur.  Bir vakitler bu misali bir fener inşaatındaki amelenin bir sene zarfında ancak otuz saat çalışabildiği vaki olmuştur!  Bazen olur ki, bir fener kulesinin inşaatı senelerce hitam bulmaz.

     İskoçya sahilinde kâin cesim <<BELL RACK>> fener kulesi denizin en bârid ve en ziyade kabarık bir mahallindedir.  Bu gibi fenerlerin inşaatına ilk bidayette, mahalli inşada ancak iki kişi bulunabilir;  Çünkü fazlasını istiap edecek yer yoktur.  Bunların ilk icraatı kayalar üzerinde mevcut nebatatı bahriyenin kalan tabakasını temizlemek ve bundan sonra kayalarda çukur mahaller açmaktır.  Bu veçhe ile mezkûr sakbelere demir rodlar vazi ederek çepe çevre gayet metin bir demir platform vücuda getirilir.  İşte şu ameliye, yapılan ilk icraattır.

     İnşaata memur olanlar dalgaların esnayı telatumunda bu kayalar üzerindeki yosunları nasıl koparırlar:  Birkaç dakikada bir, dalgalar büyük bir çâlakî ile gelip kayaları yıkayıp aşar;  Binaenaleyh üzerinde çalışan zavallılar, kayanın üstüne boylu boyunca uzanıp yatmağa ve bu esnada nefes almamağa mahkûmdurlar.  Dalgalar geçer geçmez yine ayağa kalkıp işe başlarlar.

Sayfa: 613

     Birinci <<EDDYSTONE>> fener kulesi inşa olunduğu zaman, kayada on iki delik açabilmek tamam dört seneye tevakkuf eylemişti!

     Sâlif elbeyan ameliyatın hitamından sonra asıl inşaat başlar ki, gayet sakil edevat ameliye ve mihanikiyye, envai taşlar ve saire o civardaki sefine veya sair merakı celp olunur ki buradan onları tam mahalline nakil etmek işin en mühim ve tehlike aver bir kısmını teşkil eder.

     Fener kuleleri inşaatında tatbik olunan en ziyade hayretamiz usuller ahiren <<BEACHYHEAD>> namıyla inşa olunan kulede tatbik olunanlardır.  Filhakika bu civardaki meyhib bir şikafın üzerinde bir fener kulesi mevcut idi, fakat mevkiin irtifaı hesabiyle rüyet hususundaki menaatı diğer bir danesinin satıh bahir üzerinde inşasına lüzum gösteriyordu.  Sisli bir havada denizde bulunan gemiciler bu feneri hakikaten göremiyorlardı.  Binaenaleyh bu yerin ön tarafında ve denizdeki kaidesi üzerine yeni bir fener kulesi inşa olundu.  Bu hususta, her şeyden evvel tahtelbahir zemin üzerinde gayet cesim bir harfe açmağa lüzum görülmüştü.  Bundan sonra dahi cezir ekmel zamanında hafirenin etrafına gayet cesim ve kalın bir duvar inşa olunmasıydı ki bunun kaidesi suyu kesmekten ibaretti.  Bu su bendi o derece cesim yapılmıştı ki med kâmilen devamı müddetince bile artık bu dairevi mahallin içinde çalışmak mümkün olabiliyordu;  Bu işin dahi hitamıyla beraber amele harice çıkıp başka işle iştigale mecbur idi. 

     Bade amele denizde demirden mamul yüksek bir platform inşa etmişti ki, tıpkı sahile inşa olunan adi vapur iskelelerine arzı müşabehet eyliyordu;  Fakat bu daha kısa olmakla beraber son derece de muhkem ve metin bulunuyordu.  Burası onların adeta bir imalathanesi olup med vukuunda tekmil alet ve edevatıyla beraber buraya iltica ediyorlardı.  Aynı veçhe ile civardaki muhibb ve mürtefi yarık üzerinde dahi bunların diğer bir imalathanesi var idi.  binaenaleyh her türlü nüvazım inşaiyenin ihzar ve istikmali burada müyesser oluyordu. 

     Denizin üzerinde havai demir yolu:

     Yarların tepesinden bu eşya ve edevatı denize mahal lüzumuna indirmek için bunların havai bir demir yolu tertip eylemeleri zaruridir.  Bunun için malik oldukları cesim tel halatları yukarıda yarığın münasip bir mahalline koyarak rabt edip diğer nihayetini de denizdeki platforma bend ederler;  ve bir kerede denizde yapılmış konkrit bir yatağa bağlarlar.  Binaenaleyh yardan gelen bu tel halatlar yüz tonu mütecaviz bir sıkleti rafia kâfidir.  Bu tel halatların iki tanesi adeta ray vazifesini görür ki bunlardan bir çifti kendine mahsus

Sayfa: 614

arabayı aşağıya indirir ve diğeri dahi yukarıya çıkar.  Mamafih sıkleti hesabiyle arabalardan biri indiği zaman diğeri dahi behemehâl yukarıya çıkmaya başlar.  Amele iş başına bu arabalar içinde nakil olunur.  Arabaların beheri oniki kişi istiabına kâfidir.  Hava dahilinde tahminen üçyüz yarda bir irtifadan hareket eder.  

     Kâfi levazımat mekanikiye ile cesim granit bloklar bu tel yolun üstünden nakil olunur.  Granit blokların cesametlerine rağmen yine hiçbir hadiseye tesadüf olunmaz.

     Granitler, <<CORNWALL>>dan celp olunur.  Bunlar ölçüyle traş edilmiştir ki biri diğeriyle kemali sahvetle kesp etsal eder.  Bunun için ise, evvelce karada vücuda getirildikleri mahalde bir araya getirilerek muayene ve tetkik olunur ve üzerlerine numaralar atılır ve ondan sonra tekrar bozularak denizde bir araya getirilmek üzere mezkûr arabalar içinde nakil olunurlar.

     Fener kulesinin dahili:

     Maralbiyan fenerin kaidesi kırk sekiz kadem sahininde olup hayli bir imtidada kadar selb granit bir kaya halindedir.  Bundan sonra yekdiğeri üzerine inşa edilmiş sekiz oda ve birde zahire anbarı ile yatılıp istirahat edilecek ve oturulacak mahaller gelir.  Daha fevkinde ise ikad olunacak fenerin temizlenmesine ve sairesine mahsus bir mahal mevcuttur.  Ve hepsinin fevkinde dahi cesim fenerin lambası görülür.  Fener ziya lamını satıh derya üzerine atar.  Ve durmaz döner, binaenaleyh bu zengin ve müteharrik ziya civarın her tarafından müşahede olunabilir. 

Bahriye mülazım evvellerinden

Ahmet Rasim

Sayfa:  615

CEZİRETÜL ARAB VE TARİH AHİR SİYASİYESİNE AİT BİRKAÇ SÖZ

(üçüncü makale)

Muaveneti milliye cemiyeti Ankara şubesi azasından divan umumiye baş müdürü Mehmet Enver bey

 Muaveneti milliye cemiyeti Ankara şubesi azalarından ticariden Salamon efendi ve belediye reisi Kütükçüzade Ali bey

Muaveneti milliye cemiyeti Ankara şubesi azasından Kostanoğlu  Vasilaki efendi.

 Muaveneti milliye cemiyeti Ankara şubesi azasından Andon efendi.

Ali Riza Şevki

Sayfa: 616 – 617 – 618 – 619 – 620

GAZİ HASAN PAŞA

3

<<kaptan paşa ve şeyh Tahir>>

     Ol seferi derya – eski adetler – kaynarca muahedesi – donanmanın hareketi – Geliboluda! – tabiatla medeniyet – yeşil gonca baş – nilsunun defteri – yoldaki vukuat – hasan paşa ve sadaret –  ozinin adamı – ferman hadid – Suriye ye hareket – şıh Tahir kimdir – biriye ve bahriye müşterek – hayal harbiye – hayfa ahalisi – donanmanın humbaraları – biriye nerede? – hücum bahri – ikanın sukutu – .

     1189 senesi seferinin dokuzuncu Pazar ertesi günüydü. 

     Çeşme felaketinden sonra, bahriyemizin ihyası için bir ihsan ilahı gibi makam kaptalıgına geçen (Cezayirli).  Daima rakiplerin, zaruretin ve bütün müşkülatına rağmen çalışarak bayrağımızın şanına layık olabilecek bir filo vücuda getirmiş olduğundan, tersaneyi amire önünde bir (Osmanlı donanması) yatıyordu. 

     Mevsim, – o zamanın itiyada tına göre – <<evvel sefer derya>> idi.  sabahleyin baştardayı hümayuna amiral sancağı çekildi, biraz sonra da kalyonlar, o vakitler çifte köprülerle dolmamış olan, haliçte alargaya çıktı.  Ve ayın on ikinci Perşembe günü dahi kaptan paşa, merasim fevkalade ile divanhaneden çıkıp saat dörtte (baştarda) ya geldi.

     Bu mealen mevkii muhabbet bahş olunduğu dakikadan beri daireyi meselesinin terkiyatına vakfı hayat etmişti.  Sahilimiz, sonuç muhakematında her dem endişene ölçülenmiş, lâ akall (yüz kıta kanyon)un vücub inşasına dair aldığı karar, hazret padişaha arz edilmişti.  Hasan Paşa, bu gayeyi hayalisine asla vasıl olamadı;  Lakin işte o kadar mesainin mükâfatı olmak üzere bugün oldukça iftiharı şayan bir donanmanın kumandasını deruhte ediyordu.  Bostancı başının sandalı ile karaya çıktı;  yalı köşkünde şehriyar zaman Abdülhamit evvelin mesulüne nail oldu.  Sonra sadrazam İzzet Mehmet paşa ve öz Mehmet paşa zade İbrahim Bey ile beraber tekrar baştardasına rakip olarak ve donanmasına kumanda ederek Dolmabahçe pişeğahina çıkıp demirledi.

Sayfa: 621

     Gemilerde, çoktan beri mahrum oldukları bir desti ihtimamın müessir mahareti aşikâr idi.

     O gece tersane emini (salim efendi)nin keşide eylediği mükellef bir veda ziyafetinde bulundu.  Bu kanun hükmünde bir teamül mergup idi.  Ziyafette Cezayirli, sadrazamın alelusul vermiş olduğu samur kürkü selim efendiye giydirdi;  kendisinin esnayı gaybubetinde umur bahriyenin tedviri için onu vekil yaptı.  Bade, Çeşme gibi bir felaketi müthişe ye sebebiyet verdiği cihetle cezayı abadisi icra edilmiş olan kaptanı sabık Hüsamettin paşanın Fındıklıda bulunan yalısına azimet ve orada beytütet eyledi.

     Bütün bunlar, bir kaptan paşanın sefere çıkması zamanında icra edile gelen merasimden ibaretti.  Çünkü uzmanlar, hareket ve şerait umumiye bahriye, esas itibariyle, şimdikinden başka idi;  merkezin uzak olarak bir takım tabii limanlar mevcut idiyse de bunlar, bir muhteşem donanmayı kışlatacak veçhile ihzar edilmemişti.  Bundan maada asakir bahriyenin mevsim şitada terhis olunması gibi bir kaide cariydi. 

     Cezayirlinin makamı âli kaptan iye geldiği tarihten beri cereyan eden vakayı sairenin talik azim’i hasebiyle burada icmali lazım:

     Kont Aleksey Orlov, Osmanlıların ana donanmasını mahv etmekle beraber, bilahare ufak hücumlara dayanamamış Cezayirlinin nice savletlerine karşı boğaz ablukasını refe mecbur olmuştur.  Arşıbalden çekildi;  Mısır ve Suriye sahillerinde icrayı desaise başladı.  Diğer taraftan Mustafa salisin irtihali (1187) üzerine Ruslar bir takım şerait nakil dermeyan ederek sulh teklifinde bulunmuşlardı, hususat hazire harbiyeden gafil olan Hamit evvel, ters bir derkenar ile harbi iade etmiş ve bunun üzerine yeniden başlayan muharebat birye evvelinden daha felaket aver neticeler göstermeğe istidat hasıl eylemiştir.  Nihayet takati maddiye son dereceye gelince sulh perver bir vezir, mahsusen zade, yedi saat zarfında mesaliha şeraitini kararlaştırdı.  Ve büyük Petro’nun mağlup olduğu günün seneyi devriyesinde, general Osmanofun telef olduğu yerde Ruslar, (kaynarca) muahedesini bize imza ettirdiler.  Bu kadar müthiş bir hamulenin düşü millete yüklendiğini görmek gibi bir şahadet müşümede bulunan zavallı Muhsin zade dahi on beş gün sonra öldü.  Sadarete (İzzet Mehmet paşa) geçti (1188).

     Cezayirli, ertesi sene seferinin ondokuzuncu Perşembe günü, İzmir havalisinde icrayı şekavet eden (ozi)nin tedmiri için adalar denizine hareket emirini almıştı.  Bu daha büyük bir hareketin mukaddimesiydi.  Ve o esnada vaki olan bahren vekilen dahi bu emirde bir tesiri olmak ihtimal haricinde değildi.  Her ne ise, donanma, ayın yirmi ikisinde

Sayfa:  622

Dolmabahçe önünden kalktı.  Kumkapı pişgahinda demirledi.  Ferdası gün Marmara’ya müteveccihen yalnız açıldıysa da havanın muhalefetinden dolayı biraz voltadan sonra yine Yedikule’ye avdet edilmiştir. 

     Ertesi sabah hava, cereyanını değiştirmişti.  Saat ikide yelkenler açılarak boğaza doğru yol verildi.  O gün ve o gece, bilâ hadise seyirde devam ve Salı gün saat üçte Gelibolu’ya muvasalat olundu. Bizde, yakın tarihlere gelinceye kadar heyeti vükela, hükümet saire de olduğu gibi değildi.  Vazife ve mesuliyet noktayı nazarından aralarında fark azim vardı.  Mesela sadrazam bir cihetten vekil mutlak olmakla beraber aynı zamanda padişaha karşı olan mevkii bir (asır)dan daha aşağıda!  Kanun, reyi sadaretten ibaretti, sadaret mevkii ise yed saltanatta keyfe tabi bir bâziçeden başka bir şey değildi. 

     Silsileyi meratibe, sadrazamdan sonra kaptan paşa gelirdi Ve kaptan paşaların vezaifi dahi (bahriye nazırı) vezaifine münhasır kalmazdı.  Meydanı harbde ölen, hatta ziyayı harbe sebep olan reis efendiler harbiye nezaretini temsil eyledikleri gibi, kaptan paşalar dahi her yerde, herkese karşı – sadrazam müstesna – emir mutlaktı.  Kaptan paşalar, bahriye nazırı, umum filolar kumandanı, bütün sahilin valiyi umumisi idi…  İşte bu tarzı taksim amel sebebiyle Cezayirlinin hareketi atiyesi, ancak ifayı vezaif müterettibe add olunur.

     Gelibolu’da, kalyoncu zade Mustafa efendinin konağında ikamet etmişti.  Valilerden, memurinden, a’yân beldeden iştikası olanlar hep oraya müracaat ediyorlardı.  Bir memlekete böyle bir vezirin vürudu, onlar ağlarlar, haykırırlar, vezir de asar, keser, haklı haksız, kendi dereceyi tahkikine göre öldürür;  ahaliden padişah için hayırlı dualar alır, giderdi.  Sonra?  Artık ne kanun, ne adalet bunların hepsi valinin vaadinden ibaret kalırdı. 

     Elinden geldiği derece izhar adil ve hak ederek ahalinin hürmet ve muhabbetini kazandığı esnada, bir taraftan da uzun çare tenkili malen hizasında idi.  Öyle bir zamanda uzun, İzmir de kain konağına indiği ve orada oturmakta olduğu işitildi.  Cezayirli meselenin layıkıyla tetkiki ve mümkün olursa şakinin bila zahmet elde edilmesi için, (ayn el zerka Hüseyin kaptan)ı memuren gönderdi.  Ve Cuma günü bir divan kaptanı tertip eyle, icrayı adil vedada mesarrat etti.  Hasan paşanın ne yaman bir Cezayir dayısı olduğu bu mecliste cereyan eden vakadan anlaşılır.  Patrona (lehaç canim Halil kaptan), esnayı seyahatte kim bilir, ne gibi hatalar yapmıştı;  Cezayirli, evvel bavel tetkikata patronasından başladı;  onu daireyi istintaka çekti.  İtham ve mahkûm etti. 

Sayfa: 623

O kadar umumi bir divanda bizzat kalkıp zavallıyı dövdü, Kıbrıs’a nefi etti.  Sonra tevcihata başlayıp riyale bulunan (kaşık helvası Mustafa kaptan)ı patrona;  vasıbık riyale (Sakızlı Hüseyin kaptan)ı dahi riyale nasip etti.  Ahalinin meddiyatı ne yolda temşit eylemiş olduğu artık izaha muhtaç değildir. 

     Ayın yirmi sekizinci Cumartesi günü cümleye veda ederek Gelibolu’dan alelseher hareket edildi;  Lakin eski adamlar nasıl zamana tabi idilerse, eski sefineler dahi öylece rüzgarın esiri idiler.  İnsanlar kuvvayı tabiata, henüz rab asırdan beri galiba imkanını istihsal etmişlerdir.  Daha evvel,

Muaveneti milliye cemiyeti Çarşamba şubesi heyeti

Her kuvvetin fevkinde bir katiyet amire demekti;  ona galiba imkanı mutasavver bile olmayıp hatta tabiatın bazı netayicine (kuvveyi galibe) denilmesi o adem imkan zamanlarından yadigar kalmıştır halbuki alemde galip mutlak varsa, o iki tane değildir ve madem ki beşer nüshayı kübradır;  o halde tabiat dediğimiz mahluk ona nispetle de taliyede kalır.  Şu var ki beşere, kendinde meknuz olan hasais faikeyi (fen) öğretiyor.  Hasan paşa zamanında ise fen, baharın inbisatındaki kudret aliyeyi henüz keşif edememiş olduğundan binlerce insanı hamil yüzlerle sefine, ihtizaza nesimin lütuf muvafakatini bekleyip dururlardı.

Sayfa: 624

     Filosunu Lapseki ile Çardak arasında oldukça mahfuz koya yatırdıktan sonra kendisi, bila tevkif kalayı sultaniye ye gitti.  Donanma ancak iki gün sonra kendisine iltihak edebildi.  Kalayı sultaniye de dahi icrayı adl  ve dad ederek, bir Osmanlı vezirinin dereceyi mükannet ve salahiyetini izhar eyledikten sonra, rebi ül evvelin onuncu Çarşamba günü oradan hareketle, muhalefet havadan naşi <<onun adaları>> önlerinde uzun voltaları müteakip Cuma günü saat sekizde Bozca adaya muvasalat olunmuştur.  Sahile (otağı kaptanı) kuruldu;  ertesi gün sabahın on ikisinde, paşa baştardasının filikası olan (yeşil gence baş)a binerek karaya çıktı.  Üç gün, orada istiklal nameyi haiz bir müfettiş umumi vazifesini icra etti.  Salı günü ale-s-seher hareket olunarak badel grup Limni adasında Mondros körfezine muvasalat edildi.

     Bu seyahat jurnalinin tetkikinden anlaşılmıştır ki, kaptan paşa memur olduğu işin bir an evvel icra ve ihtimamı için istical etmiyordu.  Hali hazırda, mülkün her hangi bir tarafında, bir vazife ile tevzif edilen filolar bila afati zaman, kabil olan süratle mahalli memuriyetine şitap etmek mecburiyettedir.  Bu kaziye o kadar katidir ki her zaman tatbik edilebilir.  Cezayirli hareket emrini bir an evvel ahz ettiği halde elan yolun yarısında bulunuyordu.  Hal bu ki şimdi İzmir’de bulunmak kendi yed ihtiyarında idi.  bu tanıya sebep nedir?

     (Nelsin)in bir cep defteri var;  harekatı harbiye ve hususiye sine ait, bu defterde, bu defterde öyle notlar mevcut ki bir satır, koca bir mesele meşuşeyi tenvir ediyor.  O meşhur amiralin hayatı umumiye sinden bahis hemen her kitapta bu defterden iktibas edilmiş birkaç sahife, birkaç satır görülür.  Bizim büyük amirallerimizden olmayanları bilemiyoruz!  Yalnız, padişahın arzu hümayunu üzerine bazı kaptan paşalar basit bir tercümeyi hal yazdırıp zatı şahaneye takdim ederlerdi ki bunun dahi gayesi tefahürden ibaret olduğu cihetle bu gün esbabı mülahazat tarih iyesi için tabı risan bir mahiyet arz etmekle kalırlar.

     Muaheze:  biz, ihlaf, buna da müteşekkiriz:  İsterdik tekmil rical tarih iyemizin bu derece basit bir karakterleri mevcut olsun.  Zira onlardan bize kalabilecek en kıymetli yadigar, vukuatı doğrudan doğruya, muhakematı şahsiye ilave etmeksizin ve hiçbir tarafın tehdit veya tahassun gibi tesiratla müteessir olmamak şartıyla kayıt eden, bu misali vesaikten başka ne olabilir?  Tarzı cereyan hadisat karanlık bir noktayı kalmamak üzere malum olduktan sonra, binayı mütalaat eylemek ve o mütalaalardan bir hükmü kati tarihi çıkarmak, mükülatça dereceyi saniyededir. Ne kadar yazık ki kütüphaneyi islafımız da, en ziyade müfekkud olan eserler bunlardan ibaret kalmış.

Sayfa:  625

     Cezayirlinin, bu Suriye seferini ali veçhe el tesadüf amiral gemisinde bulunmuş olan (islambulu Osman oğlu el sayd Mehmet Tahir) ismindeki sahip hamidin yazmış olduğu gayri matbua eserde bulduk.  En mufassal tarihlerimizde bile mevcut olmayan çok şeyler, kitapta makayd ve aynı zamanda Mehmet Tahir merhumun bu risalesi, sefaiyenin kullandığı yevmiye jurnalleri mahiyetinde kalmıştır.  Led niyet mesele onun nazarından uzaktır.  Binaberin, İzzet Mehmet paşanın ve şeyh el islamın sukut ederek yerlerine başkalarının gelmiş olduğu ve kim bilir daha ne gibi ihtirasatın hali galeyanda bulunduğu öyle bir sırada kaptan paşanın bir abteyi metin sebat gibi muhafaza mevkii etmesindeki – o zamana göre şayanı dikkat bir hakikat olan – müessiratı, risaleyi mezkürede bulamıyoruz.  Seferi derya mevsimi hulul etmiş kaptan paşa ber mutat denize çıkmış denebilirse de, devletçe bir türlü hazım edilemeyen Kaynarca şeraitinden tahallüs hayat için hafiyen ihzar edilmekte olan Rusya muharebeyi müstikbalesinde, son söz donanmamızın olacağını beyan, söyleyen kaptan paşanın bilasebep adeta itiba etmeyerek tersanede iş görmesi lazım gelirdi fikrindeyim.  (uzi)nin tedmiri gibi bir mesele biriye için Osmanlı donanmasının günlerce işğali karı akıl değildi.  Sonra, maksat aslı şıh Tahir olduğu halde zahiren İzmir şekavetinin sebebi hareket olarak gösterilmiş olması dahi esnayı rahedeki lakaydiden dolayı varit hatır olamaz.  Elhasıl, bu sefer, alelade bir iylik bahar seferinden ibaret görünüyor.  Öyle seferler ki, avdette Sarayburnu’ndan bir alay zaferle girilmediği halde – eğer kaptan paşa sahil ve Cezayir’de vazifesini bilerek ifa etmiş ise devlete yeni bir kıta fetih eylemiş kadar pür sükun ve mütevazi bir kaidesi der kârdır. 

     Kaptan paşanın Mordoros körfezine gelmesi, ahalinin pek ziyade meserretini mucip olmuştu.  Çünkü Cezayirlinin pazusunın şecaati en çok Limni sekine sinin mecribiydi.  Şimdi, kendi memleketlerinde minhaç ikbalin ilk kademesine kadminhade olmuş olan bu vezir belind, onların bir müşküllerini asan edecekti.  Yeşil gonca başına binip kaleye azimet ederken onu ne kadar samimi selamladılarsa ayın on sekizinci perşembe günü, add eylediği meclis hal ve akid umurda dahi o kadar yüksek feryad ettiler:  bir vakitten beri pabuççu Ahmet ve avenesinden çektiklerini teaddid eylediler.  Halbuki Cezayirlinin haber takribi Limniye vasıl olur olmaz bu çete efradı menkub ve perişan kaçmışlardı.  Lakin ahali onların behemehâl ortadan kaldırılmasını, şerlerinden ebediyen halas olmalarını istiyorlardı.  Hasan paşa diplomatlığını burada da gösterdi.  Memleketin vecuve ve eşrafını şahsen tayin ve tefrik ederek onlara birçok nesayi ictimaiyede bulunduktan, ittihadın, sedafetin lüzum mübremini anlattıktan sonra: 

     << – şayet, dedi, ben gittikten sonra

Sayfa: 626

Onlardan biri cezirenize gelirde siz hükümete ihbar etmezseniz ve içinizden her hangi biriniz onun ihtifasını nüshil ederse canip miriye yirmi beş kese akçe borcunuz olsun mu?

     Bunu hepsi kabul ettiler, hacet şeriaya ahz ve baş muhasebeye kayıt olundu.  Bir deniz adamının karada yapacağı işlerin en sonu bundan ibaret olup Hasan paşanın, harekâtı harbiye de esas olan hissen tali olan dahi şayanı dikkattir. 

     Divan, daima bir mahkûmeyi ve hapsini mahalli olurdu ve buna aynı zamanda meclis veda edene bilir, bu sebepten ertesi Cuma günü amiralimizi baştardasında buluyoruz.  Saat dokuz!  Bütün hayat donanmanın yüksek direklerinde, denizlerin bu payan sükun vakuruna karşı akşam ezanı okunuyor, her güvertede menzur olan sufuf tevekkül, ibadet mündeselerini ifa ediyorlar.  Sonra demir alınıyor, hareket ediliyor.  Yelkenle müteharrik cesim kalyonlardan vücuda gelmiş bir filonun böyle umumi manevralarında, tabiata daha yakın ve buna birin daha munis ve muhip bir hali azamet vardı!

     Cumartesi günü, akşamüzeri mevlaya orada bir müddet eğlendikten sonra, Salı gün dokuzda midilliye vasıl oldu.  (yeraz) limanında, köse kadının konağına indi.  Burada hadise olmuş bir mesele, babı ali ile aralarının pek de iyi olmadığını ispat ediyor. 

     Rebi ül ahirin dördüncü günü ikad eylediği divan adalette ahali müttefikan nazır cezire umur ağadan şikâyet etmişti. Tahkikat dahi bunların maddiyatını teyit etmiş olduğundan Hasan paşa, umur ağayı azil ve tevkif ederek, keyfiyet azilin testikiyle yerine bir başkasının tayinini muarızın da devlete beyanı hal eyledi.  Merkez, buna cevap ret vermişti. 

     Kaptan paşa, hüküm hükümete inkiyadan numunesini göstermek üzere, sadaretin bu cevap nasuvabına karşı, umur azayı mahpustan çıkarıp birde haleti fahire giydirdi.  Memuriyetini de iade etti.  Fakat aynı zamanda İstanbul, daha şedit ve kati bir tahrirat aldı.  Bu dakika gelen cevap, haki payı hümayundan dı.  Padişah ceza yerliye istediği salahiyeti bahş ediyordu.  Umur ağa, tekrar müstahak olduğu menzileye indi ve natır sabık Selim ağa, yine cezire nezaretine geçti.  Bu, sadrazam için bir ricattı.  Hasan paşayı da hukuk ahali ve haysiyet zatiye sini muhafaza için yirmi gün beyhude bekletmişti.  Derviş Mahmut paşa, Cezayirliyi daha uzaklara atmakla, onu daha müşkül işlerle tavzif etmekle teşfii sadr eylemek istiyordu, zan olunur.  Aynı zamanda akade şıh Tahirin ihtilal ve muvaffakiyeti İstanbul’da dahi ciddi olarak düşünülmeğe başlamıştı.  Yevm mezkûrda ikindiden sonra sadaretten bir mektup geldi.  Mailen:  <<mahiyetindeki donanmadan bir sefinenin dahi memuren kısmı kaleden ayrılmasına meydan vermeyerek, emri ahire kadar Kıbrıs sularında keşif etmesini>>  Hasan paşaya bildiriyordu.  Lakin Cezayirli uzi meselesinin tavsiyesi için

Sayfa: 627

İradeyi padişaha telakki etmiş olduğundan bu işi ikmal etmedikçe emri sadaretin isğası fikrinde değildi.

     Müteakip hareketle Pazar günü Foça’ya geldi.  Oradan tedbir mutasavvere sine başladı.  Silahtarı elhaç Mahmut ağa ile İzmir vücuhundan Kara Osman zadeye bir emir name irsal ederek muhasaraya düşürüp muhafaza etmelerini ihtar etti.  Ayın yirmi sekizinde kendisi de hareketle Çarşamba günü İzmir’e demirledi. 

 Muaveneti milliye cemiyeti Zafer İnebolu şubesi reisi kaymakam Emir Bey

     İzmir halkı, muhitlerinden bu gibi kanun naşinas kahramanları daima zuhur ede gelmekle beraber, son derece şenaatinden dolayı Uziden bıkmışlardı.  Mülahakat ise bu şakinin malikânesi hükmüne girmiş gibiydi.  Nefis İzmir’e dahi istila eylemişti.  Cezayirli gibi müdebdeb ve muhteşem bir vezirin, bu maksatla limana vürudu ahali üzerinde mühim bir tesiri nişatengiz yaptı.  Cezayirli yeşil ganca başına binerken, bütün

Sayfa: 628

Donanma selam toplarıyla tahicat halkı müzdad etti. 

     İstikbal fevkalade idi.  Cezayirli bu merasimin, muvaffak olduktan sonra yapılması daha ziyade mucibi mahzuziyeti olacağını söyleyerek Müslim ağanın konağına indi.  O gün silahtar Mehmet ağa avdet edip vazifesini icra eylemiş olduğunu ifade etti. 

     Birkaç gün daha tertibatı ihtiyariye ile geçti.  Uzi bayındırda idi ve kaptan paşanın kalkıp ta böyle dahili memleketlerde eşkıya peşinde dolaşacağı ona inandırılamıyordu.  Cemaziyel evvelin dördüncü Pazar günü, tertibat mucibince, on iki büyük

Muaveneti milliye cemiyeti Bozdağ’ın şubesi heyeti

Sefinenin beherinden yüzer nefer kalyoncu, bayraklarıyla pür silah karaya çıktı.  Evvela kendi gözü önünde bir geçit resmi yaptırdı, sonra riyale Hüseyin kaptanı bunlara kumandan nasip ederek talimatı lazıma ile yola çıkardı.  Bir iki yüz kalyoncudan mürekkep bu kafileyi muhibe İzmirlilerin minnetleri arasında Bayındıra müteveccihen azimet ettiler.  Akşamüzeri Cezayirli, kendisi de üç yüz süvari ile askerini takip eyledi. 

     Pazar ertesi günü Uzi, haberi olmadan tamamıyla ihata eylemiş olduğuna dair, Kara Osman zadenin mektubu gelmiş olduğundan hareketini tacil ile rivayete göre

Sayfa: 629

altında iki güzel at çatlatarak Bayındıra geldi.

     Uzi, bu dakikaya kadar cahilane bir tutumda daim idi.  Bayırdırda kaptan paşa?  Bu kabil değildi, bahusus böyle iki günde! 

     Lakin avenesi Cezayirlinin muhabbet nemayı vusul olduğunu görerek <<işte geldi>>  diye haykırınca kan başına sıçrayıp atına bindi, firar etti, bir an içinde  kayıp oldu. 

     Cezayirli Uzinin firarını istihbar ettiği vakit, kararını evvelce vermiş olanlara mahsus müthiş bir itidal ile muhasaraya memur olan Kara Osman zadeleri çağırdı, o korkunç kavuğu, dehşet risan çisesiyle kıyam edip zavallıların üstüne doğru yürüyerek: <<Uzi nerede?>> dedi.  Sonra, ölüm korkusuyla nutku tutulan biçarelere anlattı ki Uzi yakalanmazsa, onun yerine kendi kafalarını İstanbula gönderecekti. Çünkü onlar hattı ihatayı layık bir dikkat altında bulundurmuş olsaydılar şaki kaybolamıyacaktı.  Herhalde, Kara Osman zadeler kurtulmuştu.  Cezayirlinin belinde sallanan garb ocağı palası, ona dair hafızalarını dolduran hikayeler, bu biçarelere müstesna bir kudret bahş etti.  Efeleri tazyik ettiler.  Kalyoncuların bayrakları Bayındır sahralarını divan yolundan daha emin eylemişti.  Herkesin elinden yalnız bir şey geliyordu: itaat.

     Uzi, nihayet (Eğridir)de yakalandı.  Kaptan paşanın huzuruna çıkarıldı.  Cezayirli kim bilir ne kadar mübalağa ile tasvir  etmişti.  Şimdi karşısına ufak tefek tilki gibi bir adam gelince köpürdü:  Uzi dedikleri bu mudur? Lakin ben buna atımı bile timar ettirmam, dedi.  Haykırdı.  Sonra idam edilerek bölük başlarından ele geçen yirmi kadar şahıs da katl olundu.

     Hasan paşanın bu defa İzmire avdeti, şüphe yokki, muvasalatından daha parlak ve daha muhak bir hissin istikbale muzahir olmuştur.  Hemen o gün üç çuhadarı Uzinin başını İstanbula yolladı. 

     İzmir, en meserretli, en bahtiyar bir şenlik yapıyordu…

Ali Haydar Emir

(mabadı var)

Sayfa: 630

Muaveneti milliye cemiyeti Havza şubesi heyeti

USUL MALİYE

Malûmat-ı umumiye

(mabad)

Mehmet Abdulrahman

Sayfa:  631 – 632 – 633

BİRİNCİ İÇTİMA

Birinci celse

İkinci celse

Sergi küşadı

Madalya

Zabıt kâtibi                              reis evvel

Hasan Neşet                          Mecidi

Sayfa: 634 – 635 – 636 – 637 – 638 – 639 – 640

Sevgili donanmamızın alayı şan ve şevketi için Osmanlılık hamiyetine istinaden açılan ianeyi milliye cemiyetimizin bidayet tesisi olan fi 6 temmuz sene 1325 tarihinden itibaren hamiyet perveran ahalimiz tarafından ihda edilen meblağı natık listeden : (devam)

Sayfa: 641 ——— 663

DONANMAYI OSMANİ MUAVENETİ MİLLİYE CEMİYETİ MERKEZ UMUMİYESİNİN BİDAYET TESİSİNDEN

31.AĞUSTOS.1326

MAKBUZAT

Mizan umumi ile blanço yekünü ( 666 ) sahifededir.

Sayfa: 664

TARİHİNE KADAR GEÇEN MÜDDETTE İKTİSAB ETTİĞİ HAL MALİYESİNİ MÜBİN TANZİM KILINAN HÜLASADIR

Sarfiyat ve mevcudat

Sayfa: 665 – – – – – 671

Şarkın en büyük elbise mağazası

S O N

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.